15 dakikalık mola verilen bir yerde hem mide bulantısı hem de kabız olduğum için * bir yarım saat otobüsün beni beklediği ve binerken herkesin yüzüme gülerek bakmasıydı.
(bkz: utandım la)
yanınızdaki amcanın, büyük bir homurtuyla balgam getirmesi, camdan tükürmesi ve balgamın cama yapışması.
rezillik, iğrençlik...*
(bkz: yaşandı bitti saygısızca)
otobüste gidiyorsundur, kulağında volkmen birden kendini şarkıya kaptirip bağırarak eşlik etmeye başlarsın ama yüksek sesle eşlik ettiğini bi an sezemessin.. gözlerini açtiğinda bütün gözler üstündedir. utanır bitersin.
zemin çamurlanmasın diye serilmiş delikli lastik döşemeye 1 tl düşürmek. liranın tam yuvarlağa denk gelmesi ve son durağa kadar onu çıkarmakla uğraşmak. arada domalak, ayak kokusu çekmek falan.
bir otobüsle kastın içine deplasman otobüsü de giriyorsa kelimelerin kifayetsiz kalacağı rezilliklerdir.
örneğin hostun mikrofonuyla tezahürat yapan alkollü apaçiye sabahın 6sında tahammül etmek bu rezilliklerden sadece biridir.
otobüsten ziyade metrodayken; (önemli olan toplu taşıma olması diyorum)
6 çocuk, 1 yaşlı teyze, 1 yaşı amca, ve son anda bindiği için sıkışıp kalmış ben. zaman:bayramın 3. günü.
çocuklar: ogluumm bugun çoh yedih laa, kavurmalar, kelleler, paçalar.
-he valla haa.
-oglum nerde inecahtıh?
-şirinyer yaa daha var.
ve onda dünyanın en iğrenç sıvılarından biri dışarı cıktı; kusmuk.
teyze: aayyy nası kusmiiişş, ispanah yemiş hani oglum et yemiştiiin? *
herhalde en büyük rezillik kusmak olsa gerek.
bir gazateciyle yan yana oturup üstüne otobuste ona kadınlarla ilgili anılarını anlatmak, fakat yanındaki insanın gazeteci oldugunu bilmemek. ve o anlattıklarının trajı iyi sayılabilecek bir kadın dergisinde yayınlanması. ve yaşanan dumur. *
bir ramazan günü, şehirler arası yolcu otobüsünde adanaya giderken, yolculardan bir tanesinin adanalı var mı diye sorması ve arkadaşımın evet benim demesi.
kadının peki, ezan okunmuş mudur şimdi demesi.
arkadaşımın evet demesi.
ve bütün yolcuların orucunu açması. yemek bitmiş on beş dakika sonra. şoförün radyoyu açması ve " adana için iftar vakti" diyen bir ses ve ardından ezanın başlaması.
ve tüm oruçluların bize öldürecek gibi bakması.
linç olmaktan kurtulmak.
otobüs değilde dolmuşta yaşadım. daha ufağım. bir araba benim olduğum dolmuşu solladı mı önüne mi kırdı, dolmuş da bir şekilde bunu durdurdu. indi arabadan adama bağırmaya başladı. adam da ilk başta sakindi, sonra o da bağırmaya başladı. dolmuş şoförü sinirle geldi, dolmuştan bir fırça sopası aldı. sopayı adamın sırtında kırdı. adam da arabadan bir odun çıkardı. yani sopa da, odun kıvamında. küt dolmuşçunun kel kafasına indirdi. kafa haliyle başladı kanamaya.* dolmuş şoförü salaklaştı biraz ama toparlandı. hiç bir şey olmamış gibi geldi dolmuşa. dolmuşta ki herkes de izliyor olayı. iniyim de bir ayırayım diyen yok. neyse çok kibar bir şekilde " bi zahmet iner misiniz?" dedi. bizde indik. bindi dolmuşa bastı gitti. hikaye burada bitiyor. ama bizi öyle bir yerde bıraktı ki, herkes geri gelir bizi alır umuduyla bir süre orada bekledi.