otobüsün hızla sert bir viraja girmesi sonucu koluna tutunulan kapının çektikçe gelmesi, viraj sona erdiğinde şiddetli bir sesle kapının kapanması ve akabinde garip bakışlarla beraber aynada şoförle de göz göze gelmek.
1- hayatımda yaşadığım en büyük rezillikti diyebilirim, hayvan gibi sarımsaklı yoğurt yedim ve yediğimi unutup otobüse binmiştim ki ufak yerde yaşıyoruz - otobüste de plajdan dönen gençler var ve herkes birbirini az çok sima yen biliyor. Yoğurt yediğimi millet burnunu tıkayıp yanımdan kaçmaya başladığında hatırlamıştım, otobüste " lan eşek mi bağladınız " diye dalga geçenler vardı * , uzun süre insan içine çıkamadım .
2- üniversiteye giderken sabah binmişim otobüse, ayakta duruyorum. Karşımda iki tane güzel kız oturuyor yani dibimde ve koltuklar bana dönük koridora bakıyor, aralarında konuşup kıkır kıkır gülüşüyorlar bazen- ortamda kıl bir durum var ama anlamadım . otobüsten inince bir baktım fermuar açık ama ne açık...
sıkış tepiş gidilen şehir içi hatlarda, okul çıkışı otobüste oturacak koltuk bulamayan arkadaşlarının seni vestiyer olarak kullanması. adamı oturduğuna pişman ederler.
otobüste yer vermemek için cam kenarına başını yaslayıp uyku numarası yaptığında bir teyzenin;
-kalk kalk utanmıyor musun numara yapmaya yer ver.
diyip bağırmasıdır.
elinde telefonu tutarken, boyundan sallanan atkıyı tekrar boyna atmak isteyip, atkıyı boynuna atıp telefonu otobüsün arka taraflarına doğru fırlatmaktır. çok fena oluyor çok. neyse ki inmeme bi durak kalmıştı.
Oturacak bir yer bulamayıp, bulsanda aynı türden başka birine verdiğin, büyük memeli şişko teyzelerin koca popolarıyla istemsiz bir şekilde temas halinde kalmak, bir nevi " göt göte değmesi ".
başıma gelmedi ama muhtemel şudur. hayali senaryo:
kulakta kulaklık cıstak cıstak müzik dinleniyordur. otobüs tıklım tıklım. müziği değiştirecekken elinizi aşağı indirirsiniz ve önünündeki yada yanınızdaki kızın kalçasına eliniz değer. kız çirkeflik yapar ve sapıııkk diye bağırır. o kargaşada derdinizi anlatamazsınız ve iyi bir de sopa yersiniz.
mola bitiminde otobüse binilir. gidilecek şehire de yaklaşılmıştır artık. son toparlanmalar yapılır. o esnada otobüs ani bir fren yapar. uyuyan uyumayan herkes bi anda öne doğru savrulur.
işte o esnada gökten indiği sanılan bi bayan çantası; kovboyların attığı ipler misali boynunuza dolanır.
çanta kafama düşse yine anlarım.
buldu beni derim.
nasıl bi fiziki olaydır ki bu; çantanın sapları kafamdan geçerek kolye gibi boynumda sonlanır.
en büyük rezilliğe örnek gösterilemez belki ama; otobüsteki insanların, özellikle de yaşlı teyzelerin acıyan bakışlarını size yöneltirken, çantanın zincirlerini saçlarınızdan kurtarma çabaları da bir çeşit rezilliktir.