Hani bu en ön koltuklarda bardak koymak için olan yer sabittir ya işte bu nesneye gecenin bi vakti yanlışlıkla bastırarak çatır çutur kırmak. Devamında kaptanın ani freni, yanan ışıklar, uyanan insanlar... O kadar laf ettiler ama en çok koyan laf kaptandan geldi " Size at arabası lazım "
sahilde paten kayarken şort arkadan yırtılmıştır. hemen eve gitmek için otobüse binilir. oturulur. yaşlı amca gelir yer verilmez. otobüs dolar hala yer verilmez. en sonunda çevreden tepki alınır ve yer verilir.
hınca hınç dolu belediye otobüsünde, kendine arka beşlinin tam ortasında yer bulmanın verdiği haz ve rahatlıkla uyuya kalınması, akabinde rüyada kendini bir halı saha maçında forvet olarak görme ve kaleci ile karşı karşıya kalınması, işte tam o esnada şutttt ve goooollll. tam önünüzde duran ve zaten türlü kokularla yolculuk etme eziyetine katlanmak zorunda olan, adamın bacağına sağlamca bir tekme atılması. nerden bileyim rüyamda vurduğum o topa gerçekten vurmaya çalıştığı mı ?
takılı sandığınız telefon kulaklığının takılı olmaması ve gecenin 3 ünde bangır bangır dinlenen metalica'nın arasında arkadan uzanan bir el ve uyarı.
rica etsem telefonun sesini kısar mısınız çocuk uyuyor da
zonkkk!!
karşınızda oturan kadının topuklu ayakkabısını çıkarması ve akabinde ortama kokular yayılması. hava zaten sıcak, ayakkabı da çıkarılır mı be abla?! bak, hala unutamıyorum.
düğmeye basmanıza rağmen şerefsiz şöförün kapıyı açmamasından dolayı bağırmak zorunda kalmanız ve sesin ince ve tiz çıkması *.ee tabi akabinde herkesin bu ses bundan mı çıktı bakışlarıyla otobüsü terketmeniz.bu olaydan sonra hep bi ses kontrolü yaparım.*
-kulaklık takılı zannedip müzik açmak ve otobüsün müzik sesiyle inlemesi, müzik iyi hoş birşey olsa gam yemem ama çalan şarkı kardeşin zorla telefona attırdığı (bkz: kolbastı)dır.
-keko kılıklı şoförün kapıyı açmaması ve (bkz: eflatunn)un tiz sesiyle bağırması. '' duracak var heyy duracak ! ''
duracak ne bilen beri gelsin.
tıklım tıklım otobüs içerisinde yoğun ter kokusu altında annesinin kucağındaki çocuğun kusmasıyla başlayan ve kısa süre içinde otobüs halkının bu olayı benimseyerek zincirleme olarak kusması.
elde tutulan bir şişe suyun kapağının gevşemesi sonucu suyun koltuğa dökülmesi ve doğal olarak altın ıslanması.tam da ineceğin durağa yaklaşırken, inmek için ayağa kalkmışken durumun fark edilmesi ve ardından bütün otobüs ahalisine rezil olma.eve kadar kitapları arkaya tutarak yürümeye çalışma da cabası.aklıma geldikçe utanıyorum sözlük.sidikli yolcu olmadığımız kalmıştı, sonunda o da oldu.
otobüs hareket ederken kapıya gitmek isteyen bir insana yol verirken tutunamamak, dengede durmak için öndeki yaşlı amcaya dayanmak, otobüs ani fren yaptığı için adamın üstüne çullanmak, tam düşecekken demirlerin tekine sarılmak, ''ay çok pardon'' dediğinizde adamın yüzünüze bön bön bakması.
(bkz: bu da böyle bir anımdır)
lise dönemlerimdi. arkadaş çevremle tek derdimiz ona buna çakmaktı. sabah "okula gidiyorum" diye çıkıp gecenin geç saatlerinde de eve dönüyorduk her gün. otobüsler de sabah saatlerinde herkesin okula veya işe gitmesi hasebiyle tıka basa dolu olurdu. bizimde zaten istediğimiz şeydi bu.
yine bugünlerden bir gün;
otobüs yine tıklım tıklım. arkadaşla birlikte bindik otobüse ben önden o nedense bir kaç kişi bindikten sonra binebildi. zannedersem bir bayan vardı önünde ve nezaketen önce onu bindirdi otobüse. vesselam o geride kaldı, hemen bayanın arkasında duruyordu. döndüm baktım halinden memnundu. ben kalmıştım sapların içinde ve götü kollamakla meşguldum ama arkadaş dört ayağının üstüne düşmüştü. her dönüp baktığımda kendinden biraz daha fazla geçtiğini görüyordum, dünya ile iletişimi kopmuştu. zannedersem önündeki bayanın götünden çok etkilenmişti. mutluydu ve şanslıydı. gerçekten kızda kızdı..
güzel güzel gidiyorduk ki fazla geçmeden arkadan bir bağrış sesi geldi. standart bir konuşma ve bağrış çığrış değildi. arkadaşım kızı taciz etmişti. en korkulan şeylerden birisi gelmişti başımıza. kızın "orospu çocuğu, senin anan bacın yok mu" dediğini net olarak duydum. önüme dönüp hiç tanımıyor muş gibi davranmak istedim önce ama arkadaşımı böyle zor bir gününde yalnız bırakamazdım. "noldu, noldu" diye arkamdaki sapları yarıp arkadaşımın yanında buldum kendimi. "hacı hayırdır" dedim göz ucuyla. arkadaş masum bir yüz ifadesiyle "ne yaptım ya ne yaptım diye" bağırıyordu suç bastırmak için ama yemezler. bu esnada arkadaşımın durduğu yerde koltukta oturan yaşlı amca "lan orospu çocuğu ben senin ne bok yediğini görüyorum" demez mi ? artık söylenecek bir şey kalmamıştı, ne arkadaşımın ne de benim, olayın görgü tanığı vardı. Şoför yaşlı amcanın söylediklerini dikkate almış olacak ki ani bir frenle durdu otobüs. şoför ön taraftan "inin la orospunun evlatları" dedi ve muavin eşliğinde * indik otobüsten. otobüs hareket ettiğinde yolcuların bize bakarkan ki yüz ifadelerini asla unutamıyorum.
bu rezilliğe sebebiyet veren arkadaşım hala yaşıyor. evlenmedi, boy attı, yakışıklı bir çocuk oldu, artık o kadar profesyonel ki kafasına taktığı kız timsahın dişleri arasına düşen yem gibi oluyor, kurtulamıyor.
