kendilerine sunulan imkanlardan faydalanan, devletin telefonundan çocuklarının mamalarını, gaz çıkarıp çıkarmadığını, öğretmenleriyle tartışıp tartışmadığını soran, g*tlerinin olup olmadığından şüphe ettiğim maaşlı, sesi yüksek çıkan elemanlardır. sürekli zam alamamaktan şikayet ederler. 5 bin tl maaş alsalar yine ağlarlar, yakından tanırım bunları. sabah işe geldiklerinde sürekli kendileriyle ilgilenirler, öteden köylü vatandaşı farketmezler bile. sana bana bu imkanlar düşse ne yaparız? bunu da düşünmek lazım. elimizin tersiyle bu namussuzluğa rest mi çekeriz? sanmıyorum.
yaşamsal fonksiyonlarını yavaş yavaş yitirmeye başlamış olan kişilerdir. saldırganlık, tersleme, sorduğunuz soruları yanıtlamak sanki görevi değilmiş gibi sıkılgan tavırlar sergilerler. ülkemizde çoğu oturduğu yerden para kazanmasına rağmen hala somurtan ve mutsuz insan güruhudur.
yanlış anlaşılan insanlardır. aslında onlar bir iş yapıyorlar adamlar mesai öldürüyor orada işte daha ne yapsın. ha sadece memur için değil bu devlet işçisi için de geçerlidir.
ayrıca şimdi şöyle bir ikiyüzlülükte var. devlet kurumuna gidip bu tarz memurları görüp sinirlenen daha sonra bunu sanal platformda paylaşan arkadaşlar grev, sendika toplantısı, işçi eylemi oldu mu bu memur ve işçiler için öyle methiyeler düzüyorlar ki gözlerim yaşarıyor amk. olum bir karar verin lan.
devlet dairelerinde arasıra rastlanan tiplerdir. aldıkları aylığı hak ettiklerini kimse söyleyemez. ancak amacınız "üzüm yemek değil de bağcı dövmek" olunca genelleme yapmaya pek hevesli olur insan. (şu üstteki entrylerin çoğunda olduğu gibi)
vatandaşı köpek gibi azarlayan memuru eşekler kovalasın amenna ama ayda 3000 tl maaş falan aldıklarını iddia edenler ya hesap bilmyorlar ya dayak yememişler.
maalesef benzerlerine güzel ülkemiz dışında rastlayamayacağımız tipik bir vakadır. kahvaltıyı iş yerinde yapan dünyada ilk ve tek devlet olmamızın yanısıra bazı devlet dairelerinde örgü yapan bayan memurlara da rastlanabilir, şaşırılmamalıdır, normal bir durumdur(!).
Efendim bunların sayısısı oldukça fazladır...
Meşhur kırklareli vegi dairesinden bir anı...
Mecbur olduğu üzere dükkanın vergisini ödemek üzere vergi dairesine doğru yol almaktayım herşey yolundadır çiçekler, böcekler, kuşlar hepsi yerli yerindedir taa ki vergi dairesinin kapısına geldiğimde kuyruğun binadan fışkırıp vergi dairesinin önüne kadar uzamıştır, bundan rahatsız olmamla birlikte haklı bir şekilde bu sorunun kaynağına kadar gitmek istedim merdivenlerden çıkarken arkamdan uzayan seslere ''sırana geçsene, nereye gidiyorsun, hey sıraya gir'' aldırış etmeden yürüyorum ve sonunda sorunun kaynağına gelmişim vergi toplamakla yükümlü 4 memurdan sadece 1 tanesi vezne başında (garip adamcağız tek başına çalışıyordu ) diğer erkekler gazetenin spor sayfasına bakıp laga luga yapıyor kadının biri ise evde bekleyen kızına kazak örüyor bu haksızlığa dayanamayıp işlerinin başına geçmelerini söyledim fakat sözümün pek dinlenmemesinin ardından müdürlerinin yanına çıkmakla tehtit edince kuyruğun uzunluğu bir anda kesiliverdi ve herkes işine devam etti...
(bkz: bunlardan çok efendim)
(bkz: hakkımızı yedirmeyelim)
devlet memurlarının yarısını oluşturabilen bi kitle. kırk yılda bir bi iş gelir onu da yapmaya erinir kendisi. alışmış tabi yıllardır otur otur, iş gelince afallıyo.
bir hafta önce uludağ üniversitesi'nde yaklaşık 8-9 hanım memurun hiç bir iş yapmadan çekirdek çitleyerek kahkahalar eşliğinde yaptıkları örnek olarak verilebilir.**
bir ramazan da bir ilin sağlık müdürlüğünde başıma gelmişliği vardır. Bir odaya imzaya girmiştim ve en az on kişi biraraya toplanmış resmen gün yapıyorlardı. imzayı attılar şimdi haklarını yememek lazım.