bugün yine aklımdan geçenlerle yaşadıklarım birbirini tutmadı, sinir harbi içerisinde eve döndüm.
2. gün
planlı programlı olmaya şiddetle karşı çıkmama rağmen, sürekli aynı yolu yürüdüğümü fark ettim. metroya giderken, işe giderken, hatta merdivenleri inerken...
3. gün
ilaçlar beynimi uyuşturuyor. düzenli kullanımda faydalı olacak demişti doktor. depresyonla beraber ilerleyen dirençli okb beynimi daha da yoruyor. direniyorum.
4. gün
bugün ilaçlarımı almadım. unuttuğum için kendime kızdım. eleştiriye karşı duvar ördüğümü fark ettim. komik duruma düşmekten korkuyorum, hastalığımdan nefret ediyorum.
5. gün
ellerim buruş buruş... evde, işte sürekli yıkamak zorunda kalıyorum. ne kadar yıkasam da temizlenmiş hissetmiyorum. sanki içimde beni kontrol eden kuvvetli bir mekanizma var.
6. gün
haftanın sondan ikinci günü... yine uyku, yine uyku sersemliği, yine yıllar önce söylenmiş sözlere yeni yorumlar getirme çabası...
7. gün
bir hayli yorgunum. ilaçlarımın dozunu arttırdım. heykel gibiyim. bir şeyler değişecek mi ne? ama bu soruyu geçen hafta da sormuştum. pazartesi günüydü.
çok önemli not: yukarıda anlatılan hikaye gerçeklerden esinlenilmiştir. gerçek kişi ve kurumlarla ilişkisi yaşayanı bağlar. anlatılmaz, yaşanır.
selam günlük; bize yemeğe gelen dayım bütün günümü mahvetti. yemeği yerken o kadar çok ses çıkardı ki ben yemeğimi yiyemedim bütün dikkatim dayımdan çıkan sese kaydı. Yemek sonrasındaki çayı da hüpür hüpür içti. çok kötüyüm günlük nasıl kurtulacağım ki bu huydan.