kasapla anatomi konuşmak gibidir. milliyetçiliği ya da milleti kadim bir kavram olarak görürler. oysa ilk milliyetçi hareketler fransız ihtilaliyle yeni yeni nüvelenmiştir. bizde ise bu tarih 20. yüzyılın başlarıdır. ha bazıları milliyetçiliğin türklerde yıllardan beri var olduğunu söyleseler bile gülüp geçiyoruz efendim. inanmayan gitsin biraz tarih okusun; hangi imparatorluk kayıtlarında türklerden "etrak ı bi idrak" araplardan kavm i necip diye bahseder öğrensinler bir. ilk milliyetçilerin bir kısmı ise türk bile değildir. (bkz: ziya gökalp)
birazcık ilber ortaylı, ozan eröz okudukları takdirde beyinleri milliyetçi bakterilerden arınıp daha sağlıklı ve objektif düşünmeye başlayacaklardır.
türk dediğin nedir ki;
orta asyada çin özentisi
anadoluda önce fars sonra arap özentisi
şimdi de batı özentisi.
yorucu bir iştir insanın sinirleri çelik gibi olacak ki ağzını burnunu kırmadan mütevazi şekilde anlatabilsin hele birde bu kişi kendisini ülkücü reyis(z) olarak tanımlıyorsa bence hiç uğraşmaya gerek yoktur bırakın yaşasın o kayıp zaman yeni nesilleri kurtarmaya bakınız efendim.
(bkz: bir sakirt gördünce otur ve derin derin nefes al)
daha da beteri bir kemalistle tarih tartışmaktır ki düşman başına. Kendi yazdıkları ve tamamen kendilerine göre yontup oynadıkları tarihi gerçekmiş gibi anlatırlar.
edit: tartışmak bile tarışma konusu olamazmış hatta.
zor olsa da yapılması gerekilen iştir. zira milliyetçiliğin/kavmiyetçiliğin/ırkçılığın tarihteki tekamülü bilinmeden, şuan ne ifade ettiği de bilinemez.