40 yaşlarında al yazmalı, hafif kilolu, küçük gamzeli bir köylü kadınıydı melek. bu meleğin bekir adında tam bir şeytan kocası vardı.
jandarma olarak usta birliğinin ilk haftası ve neyin ne olduğunu bilmediğim bir köy karakolunda vatani görevini yaparken tanıdım bunları. saat 14,30 sıraları bir telefon geldi. sonradan anladığıma göre arayan yaşlı bir teyze. '' çabuk yetişin bekir meleği öldürüyor '' demiş. diyen komşusu.
uzman çavuş da adresi alıp 5 kişilik bir ekip hazırladı. bi kendisi, 1 karakol komutanı, 3 tane de usta asker( işi bilen askerler ).. biz de bahçede eğitim yaparken karakol komutanı 'sen gelme lan ayı' tarzında uzmana kızdı. duyuyoruz konuşmaları. hani ikimiz birden gidince ebem mi bakacak karakola hesabı kızıyor. vukaat büyük değil, sil kendini, acemi asker yaz öğrensinler diyor.
uzman da guglaa diye bağırıp beni yazdı. yazdı ki anlatıyoruz meleği.. o kanadı kırılmış çiçeği...
tecizatı kuşanıp atladık land roverin arka koltuğuna. takır tukur köy yollarında ilerleyerek bağırışların yükseldiği köye geldik. feryat figan yıkılıyor her yer.
bekir piçi ' amına kodumun karısı '' diye küfür ediyor. evdeki anası, çoluğu, çocuğu yapmaaaa diye bağırıyor. kadın ahhhh diye ağlıyor. bizi gören komşular dövüne dövüne evi gösteriyor. bir an kendimi bordo bereli gibi hissettim.. pimi çekip el bombası atıp tarıyacam evi. o derece bi ortam var.
atladık jipten dikildik. bahçenin tam önündeyiz. jipi gören köylüler iyice yanımıza geldi. komutan da usta askerin birine emredip adamı çağırmasını söyledi. yalnız bende de öyle garip bir huy var ki, olur olmadık yerde salak salak gülebiliyorum. cenaze olsa bile bu böyle. pat diye gülme geliyor. çok şükür şimdileri yendik bu kötü huyu ama o zamanlar baya zor anlar yaşatıyordu...
neyse, adam pehlivan edasıyla çıktı evden. sanki üzerine yağ sürmüşler gibi elini götüne sile sile yanımıza geldi. yarma gibi de bir şey. ''noldu gomutan'' diye bağırdı.
- şikayet var,
* kim şikayet etti? kimm?
- boş ver sen, neler oluyor onu söy
* neyini söylicem ya, karım değil mi? ister sikerim ister döverim.
kadınlar bu lafı duyunca tülbentlerini ağzına götürüp ıyyy dercesine bize baktılar. adam ne konuştuğunu bilmeyen şeytandı.. şaşırdım o an.. komutan da sessiz duruyor, usta askerler kılını dahi kıpırdatmıyordu. sinirden tebessüm ettim bu saçmalığa...
adam resmen atar yapıyordu. suç işleyen öğrenciler gibi dikilip azar işitiyoduk. sanki yanımıza gelip hepimizin yanaklarına şap şap vuracak ' bok vardı buraya geldiniz ' diyecek gibiydi. ama zıplamadan duramazdım. ehhh ulan başlarım böyle işe deyip '' konuştuğun kişi kim biliyor musun lan sen '' dedim. yapıştım ensesine ve '' aç cevdet kapıyı aç aç aç '' deyip adamı sürükledim. cevdet onbaşı telaşla açtı kapıyı. adam direniyor, biz iteliyoruz. götünden tuta tuta kurbanlık hayvan gibi soktuk araca. komutan da bindi ön koltuğa.
melek de çığlık çığlığa...
ah melek!
'nereye götürüyonuz herifimi' diye ağlıyor... öyle de şirin bir kadın ki dayak yerken beyaz yazması kafasından omzuna düşmüş, saçları birbirine girmiş fakat yüzü nur içinde..
hem ağlıyor hem yazmasını düzeltmeye uğraşıyor... melek işte. yine de kocasına sahip çıkmaya çalışıyor...
aracın arka camından bakmaya başladım.. araç uzaklaştıkça eteklerini yoluşunu izledim. dayak yiyen bir kadın kocası için ağlıyordu. diğer kadınlar da meleğin kollarından tutmuş kaldırmaya uğraşıyordu. çok ağlıyordu melek. kanadı kırılmış bir kuş gibi çırpınıyordu ve o ağlarken araç birden döndü. 30 metrelik telefon direği çıktı karşıma. bu da nedir amk diye aşağıdan yukarıya doğru süze süze gülmeye başladım.
'' oğlum nedir bu kadar komik olan ''
- yok bişey komutanım.
'' sen durrrrr ''
ister istemez durdum. en hisli anlarda bile yaşadığım bu garip gülmelere kızarak sustum.
komutan burnundan solumaya deva ediyor, o dişlerini sıktıkça ben de kendi kendime bana mı kızıyor acaba? yaptığım yanlış mıydı? ne bok yedim ben diye düşünüyordum. düşüne düşüne vardık karakola. indik araçtan ve komutan adamı nezarete attı 'herkes içtimaya gelsin' diye bağırdı. eyvah dedim ayvayı yedik şimdi , ani çıkış yapınca komutan canımıza okuyacak... dizildik karşısına kumru gibi titriyoruz. ismimi haykırarak çağırdı komutan. eşşeheduenla.. şahadet getire getire gittim. tuttu omzumdan ve diğer askerlere bakarak '' şu çocuk kadar olmadınız. o 1 haftadır burda, siz 1 seneden beri burdasınız '' falan filan verdi veriştirdi.
hızını alamayınca, girdi nezarete çat çat tokatladı bekiri. hadi söyle ben kimim dedi '' komutansınnn ' diye bağırdı bekir.
- bir daha söyle.
+ komutansınn
- bir daha
+ komutansın
- çattt
+ komutansınnnnnnn
şeytan azaptaydı. bizim komutan da adanalı. patladığı zaman şeytan dahi olsa affetmezdi. o an kim hata yaptıysa vay haline..
adam güzel bir dayak yerken nizamiye kapısından meleğin koşa koşa geldiğini gördüm. oturuyorduk. kalktım ayağa ve önüne geçtim. noldu abla dedim.
- çıkarın kocamı.
+ şikayetçi olmayacak mısın?
- neden şikayetçi olacam, o benim kocam.
+ bir daha yaparsa?
- o benim kocam dedimm
eliyle itekledi beni ve karakol kapısındaki nöbetçiye yalvardı ' ne olur komutanla görüştür beni, yalvarırım ne olur '' komutan meleğin sesini duyunca '' gelsin '' diye bağırdı.
bir müddet sonra kocasıyla beraber çıktı melek. bu bir aşk mı? yoksa çaresizlik mi? diye çömelmiş toprağı kazıyordum. elimde bir dal parçası hem meleği düşünüyor, hem de yeri eşeleyip duruyordum.
çıktılar karakoldan, kırdım çubuğu ve meleği izledim. melek şeytanın yaralarını siliyordu. kendi kolu kanadı kırık olmasına rağmen şeytanına iyilik yapıyordu. şeytan ise kafasını ondan kaçırıyor, iyiliğini dahi istemiyordu.
kavga nedenleri?
soğuk bir kuru fasulye.
neden ısıtmadan sofraya koymuş diye delirmiş bekir.
' hava sıcak o yüzden ' dese bile melek '' sen bilmiyon mu benim soğuk yimediğimi ' diye dövmüş bekir.
tezkereye 2 ay kala ölüm haberini aldık. hap içip zehirlemiş kendini. dar gelmiş meleğe dünya. vazgeçip şeytana bırakmış. şeytan ise sanki hiç suçu yokmuş gibi yargılanmadan hayatına devam. melek omuzlarda. melek kara toprakta. melek şimdi ait olduğu o uzak diyarlarda... cehennem boş... çünkü tüm şeytanlar burada...
selasında şeytan karısı melek deseler bile, aslında melek 40 yaşlarında al yazmalı, hafif kilolu, küçük gamzeli, çok şirin bir köylü kadınıydı.