bir masal gibi

entry1 galeri0
    1.
  1. çevrilmiş bir öykü bu;

    Dondurucu soğukta bir an önce evime varabilmek için
    hızla yürürken, ayağımın ucunda bir cüzdan gördüm..
    Hemen aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye
    acele acele açtım.. içinde üç dolar ve sararıp kat yerleri
    yıpranmış eski bir zarftan başka birşey yoktu...

    Sol üst köşede yalnızca gönderenin adresi, alıcı adresi
    yerinde bir posta kutusu numarası vardı. Bir ipucu
    bulabilmek belki biraz da merakımı giderebilmek için
    zarfı açtım ve içindeki mektubu okumaya başladım.
    Mektup, sol yanı çiçek resmiyle süslenmiş bir kağıda,
    özenli bir el yazısıyla yazılmıştı ve "Sevgili Michael"
    diye başlıyordu.. Ve "Annesi yasakladığı için
    onu bir daha göremeyeceğini" anlatarak
    devam ediyor.. "Ama sakın unutma, seni daima
    seveceğim" diye bitiyor.. imza.. Hannah!..

    Elimde yalnızca, mektubu yazan kişiyle, mektubun
    yazıldığı kişinin birinci adları vardı. Eve gider gitmez
    hemen telefon idaresini aradım.Görevli kisi, kendisine
    bildirdiğim adreste yaşayanların telefon numarasını
    vermesinin yasalara aykırı olduğunu söyledi. Fakat
    ısrarım karşısında: "Belki, size yardımcı olabilirim" dedi.
    "Bu adreste bulunan numaraya telefon ederim ve onlar
    Kabul ederlerse, sizi görüştürebilirim lütfen bekleyin.."
    dedi. iki üç dakika sonra görevlinin sesi geldi..
    "Bağlıyorum efendim." Telefonda, karşıdaki hanıma
    "Hannah diye birini tanıyıp, tanımadığını" sordum.

    "Bu evi, 30 yıl evvel, Hannah diye kızları olan bir aileden
    aldık" dedi. "Peki yeni adreslerini biliyor musunuz?.."
    "Hannah annesini bir huzurevine yatıracaktı. Oradan takip
    ederseniz, belki adres bulursunuz.." deyip bana huzurevinin
    adını verdi.. Hemen aradım.. Yaşlı anne yıllar önce ölmüş..
    Ama kızına ait eski bir telefon numarası var. Belki ordan
    bilirlermiş.. "Bunların hepsi aptalca aslında" dedim
    kendi kendime.. içinde sadece 3 dolar ve 60 yıl önce
    yazılmış bir mektup bulunan cüzdanın sahibini aramak
    için bunca zahmete ne gerek var ki.. Aradım numarayı..

    Bir kadın "Şimdi Hannah'nın kendisi bir huzurevinde"
    dedi ve numarayı verdi. Hemen orayı çevirdim.. Ses;
    "Evet, Hannah burda yaşıyor" dedi.. Saat ona geliyordu
    ama hemen yola çıktım, Hannah'yı görmek için..
    Devasa bir binanın üçüncü katında şirin bir oda.. Gümüş
    saçlı, sıcak tebessümlü bir yaşlı kadın.. Gözlerinin içi ışıl
    ışıl ama.. Anlattım olanları.. Cüzdanı ve mektubu gösterip..
    Derin bir iç çekti mektuba bakarken ve "Genç adam" dedi,
    "Bu mektup, Michael ile son kontağımdı.. Onu öyle
    seviyorum ki.. Sean Connery gibi yakışıklıydı.. Hani şu
    meşhur aktör.. Ama ben 16 yaşındaydım.. Çok küçüğüm
    diye annem kesinlikle izin vermedi.." Derin bir nefes daha..
    "Michael Goldstein harika bir insandı. Eğer bulabilirseniz
    ona söyleyin lütfen.. Onu hep düşündüm.. Hep.." Bir ufak
    sessizlik.. Bir derin nefes daha.. "Ve onu hep sevdim.."
    iki damla yaş damladı elindeki mektuba, ıslanan gözlerden..
    "Ve hiç evlenmedim.. Michael gibi birisini bulamadım ki.."
    Hannah'ya teşekkür edip odadan çıktım.

    Binadan çıkarken danışmada beni karşılayan kız
    "Hannah Hanım yardımcı olabildi mi size" dedi.." Hiç
    değilse bunun sahibinin soyadını öğrendim" dedim..
    Cüzdanı elimde sallayarak.. O sırada yanımda dikilip duran
    hademe bağırdı.. "Hey baksana.. Bu Bay Michael'ın
    cüzdanı.. Üzerindeki bu kırmızı şeritten onu nerde
    görsem tanırım.. Cüzdanını hep kaybederdi zaten..
    Üç kere ben buldum, koridorlarda..

    "Michael sekizinci katta yaşıyordu.. Ok gibi fırladım
    tekrar asansöre. Michael yatmamıştı. Okuma odasında
    kitap okuyordu. Hemşire beni ve elimdeki cüzdanı gösterdi.
    Michael elini arka cebine attı, hızla.. Sonra sevinçle "Evet
    bu benim cüzdanım" dedi. "Öğleden sonraki yürüyüş
    sırasında kaybetmiş olmalıyım. Size teşekkür borçluyum."
    "Hiçbirşey borçlu değilsiniz" dedim. "Ama özür dilerim.
    ipucu bulmak için açtım ve içindeki mektubu okudum."
    "Mektubu mu okudun?" "Sadece okumakla kalmadım.
    Hannah'yı da buldum.." "Buldun mu? Nerde? iyi mi?
    Hala eskisi gibi güzel mi. Söyle, lütfen söyle.."
    "Çok iyi.. Hem de harika" dedim, yavaşça.. "Bana onun
    telefon numarasını ver. Yarın onu hemen arayacağım."
    Elime sımsıkı sarıldı.. "O benim tek aşkımdı.. Onu
    öyle sevdim ki, asla evlenmedim.. Çünkü bu mektup
    geldiğinde hayatım, anlamsal olarak bitmişti."
    "Bay Goldstein" dedim.. "Gelin benimle.."

    Asansörle üçüncü kata indik.. Odanın kapısı açıktı.
    Hannah sırtı kapıya dönük televizyon izliyordu..
    Hemşire ona yaklaştı, omzuna dokundu.. "Hannah"
    dedi.. "Bu bay'ı tanıyor musun?" Gözlüklerini
    ayarladı bir an baktı, tek kelime etmeden..
    "Michael" dedi, Michael, kapıda, kısık sesle..
    "Hannah.. Ben Michael.. Beni tanıdın mı?.."
    "Michael" diye yutkundu Hannah. "inanmıyorum..
    Bu sensin. Benim Michael'ım." Michael
    Hannah'ya doğru yürüdü yavaşça. Sarıldılar.
    Hemşire yanıma geldiğinde onun da gözleri yaşlıydı..
    "Gördün mü, bak?" dedim "Yaşamda, yaşanması
    gereken herşey, er ya da geç, birgün kesinlikle yaşanacaktır."

    ***

    Üç hafta sonra beni huzurevinden aradılar.
    Pazar günü bir nikah vardı.. Gelebilir miydim?

    Harika bir nikah töreni idi. Hannah ve Michael
    beni nikah şahidi yaptılar üstelik. Hannah açık
    bej elbisesi içinde çok güzeldi.. Michael de
    lacivert takımı içinde hala çok yakışıklı..
    Bir nikah tanığı olarak söylüyorum bu gözlemlerimi;

    Aşklarını onsekiz yaşın heyecanı ve duygusuyla yaşayan
    76 yaşındaki gelin ile 79 yaşındaki damadın nikahında
    keşke siz de bulunsaydınız; Altmış yıl önce bittiği
    sanılan bir aşk öyküsünün, altmış yıl sonra, kaldığı
    yerden nasıl filizlendiğine siz de tanık olacaktınız.

    kaynak: balca.net
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük