ülkede okul, üniversite, iş imkanları, çalışılacak yer sıkıntısı varken, millet okumak ve çalışmak için neredeyse kendini satacakken, ülkeyi imana getirme çabasının ne işe yarayacağını merak ederim.
4 cami olunca ne oluyor hani ? daha çok insan mı namaz kılıyor_?
hadi 2 cami yapılsa da hem camiye bağış adı altında para da toplanmasa, onun yerine adam gibi okul yapılsa, çalışılacak iş imkanlarına harcansa daha *hayırlı olmaz mı ?
ülkede bir ton fakir varken onlara *karşılıksız yardım yapılsa?
ya da cebinize bir ton para girerken 7 sülalenizi doyurmaktansa öğrenci har(A)çlarını veya vergileri indirseniz...
yok illa ki insanlar imana gelsin diyorsanız; milletin karnı doyacaksa tamam; ama bu sadece cami çalışanların ve devletin işine yarayacaksa..*
bir noktada katıldığım tiplerdir. cami sayısını eleştirmenin bir anlamı yok, yukarıda da anlatıldığı gibi tarihi eser ve yardımlarla yapılıyor. kimse senin maaşını veya aldığın bursu nasıl harcadığına karışmıyorsa sen de cami için yardım toplayanlara karışamazsın.
eleştirilmesi gereken nokta her açılan camiye devletin kadro vermesidir.
doktor olayında da komik bir durum var. 900 kişiye bir doktor, 700 kişiye bir imam. tamam da hastanede sadece doktor çalışmıyor; hemşire,hastabakıcı,temizlikçi vs.
otoparklarda yapılan kan nakillerini, bir sırada 3 kişi oturan, evlerinden 20 kilometre uzakta olan okullarına yürüyerek giden öğrencileri, 15 yaş üzeri kadınların %23'ünün okuma yazma bilmediğini, acil servislerde sıra beklerken ya da gerekli ekipman bulunamadığı için nakledilirken can verenleri, işsizliği, eğitimsizliği, 70 milyonluk bir ülkede bulunan 93 üniversiteyi, yüzde 8 gibi hayvani bir işsizlik oranını bilen,
ve bunlar yüzünden bir mahalleye yapılan değil dördüncü, ikinci camiyi bile haklı olarak eleşiren tiplerdir. saçma salak dogmalara saplanmaz, din kavramını manipüle etmezler..
onu değil aslında şunu sorun etmesi gereken insanlardır:
'türkiye'de 900 küsür kişiye 1 doktor, 700 küsür kişiye bir imam düşmektedir.'
asıl sorun budur. yoksa milletin haftada 1 defa gittikleri yerle kimsenin bir alıp veremediği olmaz.
aynı mahalledeki ilköğretimin farklı sınıflarından öğrencilerin, aynı sınıf ve sırada 6 kişi oturduğunu farketmiş tiplerdir, yoksa dinle ilgili olumsuz önyargıları bulunmamaktadır.
birincisi : türkiye müslüman bir ülke değildir. neden ? hemen söyleyeyim ; laik demokratik sosyal bir huhuk devleti olan ya da en azından olmaya çalışan bir ülkenin hatta ülkelerin dinleri olmaz. çok önemli bir kavram yineleyelim; devletlerin dini olmaz. o zaman müslüman ülke değiliz de neyiz? halkının çoğunluğunun islam dinine mensup olan, ama aynı zamanda diğer dinlere ve etnik yapılara da sahip olan bir devletiz.
ikincisi : şu da bir diğer gerçektir ki eksilemeniz bunu değiştirmeyecek, gelişen çağların getirdiği kolaylık ve yenilikler nedeniyle dinlerdeki bir çok gelenek yok olma mecburiyetindedir, bu bugün olmayabilir ama mutlaka zaman içinde geç de olsa gerçekleşecektir. nedir peki bu çağımız kolaylıkları nedeniyle yok olacak olan geleneklerden biri ? ezandır efenim, özellikle sabah ezanı.* peki neden zamanla ortadan kalkmalıdır. çok basit, kendinizi farklı dine mensup ya da her hangi bir dine mensup olmayan biri yerine koyun. koydunuz mu? güzel! peki bu vatandaş, sadece halkın çoğunluğu müslüman diye her sabah sabah ezanının sesiyle kalkmak zorunda mıdır. çoğunluğun müslüman olmasının, bu vatandaşımızın uykusuz kalmasını meşru kılabilecek yeterliğe sahip olduğunu düşünebilecek kadar sığ mıyız ? hayır! kaldı ki bana kalkıp kimse sabah ezanı insanları namaza çağırır bi kerem tamam mı? gibisinden mazeretlerle gelmesin. boşuna mı yazdık oraya kolaylıklar çağındayız diye, sen illa sabah ezanını duyunca mı kalkıp namaz kılıyosun canım kardeşim, hangi çağdasın kur saatini kalk kıl illa kılmak istiyosan, beni niye kaldırıyosun.*
üçüncüsü : müslüman çoğunluğa tanınan bu ayrımcılığın beni kesinlikle rahatsız ettiğini de belirtmek istiyorum. biz de insanız be kardeş, uyumak istiyoruz, çok basit değil mi yaw. bak senin dilden konuştum.
ülkede yaşayan, ''müslüman'' olmayan kişilerin de haklarını savunan, din kavramıyla toplumu sömüren, beyinleri uyuşturan, çıkar ve güç amacıyla sonradan din'e sokulan arap geleneklerini kabul etmeyen insandır.
mahalledeki bir tane caminin her sabah müthiş bir gürültüyle okduğu ezan sayesinde geçirdiğim ve geçirmekte olduğum uykusuz sabahların getirdiği asabiyet moduyla entry giren bir yazar olarak ben demekteyimdir ki mahallelerde bir tane cami olsun, sabah ezanı da okunmasın. bitti!*
dört cami bulunan mahallelerdeki evlerin çatılarında kiremit dahi bulunmadığının, o camilerin cemaatını oluşturan, beyinleri din ile uyuşturulmuş zavallıların kıçlarına giyecek donlarının dahi olmadığının farkında olan tiplerdir.
bu tipler, deve tüyü palto giyen din baronlarının dört camisi bulunmayan mahallelerde yaşamayı tercih ettiklerini görebilecek kadar görme yetisine ve tüm bu olup bitenleri yorumlayabilecek kadar düşünme yetisine sahiptirler.
yumurta bile ithal etmek zorunda kalan ülkemizde her bakımdan yetişmiş insan gücüne, üretime, sanayiye ihtiyacımız varken bir camii topluma ne kazandırır? bu camilerde bizim paralarımızla istihdam edilen imam efendiler mesela gayri safi milli hasılaya ne katar? bu insanlar bir iki masal dışında neden bahseder? işte bir toplumun insanları dünya hayatı yerine ölüm sonrasına bu kadar takarsa bizim toplumumuz gibi kargacık burgacık arap yazılarını -üstelik anlamadığı halde- okumaya çalışırsa böyle beyni sulanmış hafızlara dönüşür.
eğer mahalle hayvan gibi büyükse eleştirmenin yeri yoktur. ama göt kadar mahalleye değil 4 cami, 2 cami bile fazladır. birbirinin burnunun dibine cami yapılır mı? buna dense dense israf denir.
düzenleme: ulan ne ... kafalı insanlar var ya. buna bile - veriyor. cami manyağı. sözlüğe de camiden giriyorsundur sen.