kuşlar ile ilgili olurdu. ya da biyografi herhangi birisinin. hiç olmadı tüm türleri içeren bir kitap olurdu. kısa hikayeler şeklinde filan. ya da hayalimi yazardım.
Romanın ana karakteri bir yazar olurdu. ayrıca romanda bu ana karakterin yazmaya devam ettiği bir romanla ilgili bölümler de yazılırdı ki bir nevi roman içinde roman, karakter ve kurgu derinliği sağlanmış olabilirdi. Ayrıca ana karakterimiz olan yazarın karanlık bir psikolojiye sahip olmasına, yazdığı romanda klişeye ve başarısızlığa yenik düşmesine, bir kadın ve bir adamla tanışıp; psikolojik bir hastalığından dolayı bu kişilerle ilgili büyük bir şoka uğramasını da isterdim. Kim bilir? Belki bir gün yazarım.
onu bilebilsek,karar verebilsek zaten yazmaya başlardık be kardeşim.
fakat benim romanımda konudan ziyade karakterler ön planda olurdu. karakterlerin karakterleri,özellikleri hakkında çok düşünürdüm ve detaylıca anlatırdım. görünüşlerini fazla tasvir etmez okuyucunun hayaline bırakırdım. çünkü insanlar zihninde nasıl canlandırıyorsa en iyisi öyledir,kimseyi hayal kırıklığına uğratmak istemem. bu karakterlerin hayatlarını herhangi bir konu,olay örgüsü etrafında birleştirirdim. al sana kitap al sana roman.
herhangi bir şeye ya da kimselere karşı sorumlu olmayan, istediği gibi günlük, umursamadan çalışıp yaşayabilen, herkesten fazla çalışsa bile kendi için yaptığından mutlu olan, genel olarak güneşli yerlerde yaşayan bir adamın hayatını yazmak isterdim. Daha gencim ama bu toplum yapısıyla bunu başaramayıp, sadece metin olarak kalabilecek sanırım.
insanların karanlık tarafıyla ilgili olurdu muhtemelen. Herkesin bildiği ve özene bezene gizlediği arka bahçesi, zihin bataklığıyla ilgili olurdu. Belki ruhunu alıp karşısına konuştuğu zamanlarla ilgili olurdu. Sancılı yüzleşmeler, kaçamayan kaçışlar, ürkek adımlar, sert çarpışmalar, kanlı ruhlarıyla ilgili olurdu.
'Yaban' kalan insan. Kendisini soyutlayan ve dayatılan kalıplara girmek istemeyen insan. Böyle bir yaşam elbette onu yalnızlığa iterdi, belki biraz da hırçınlığa. Toplumun kendi eliyle yabanlaştırdığı insanı anlatırdım. Bana hep hüzünlü gelmiştir bu, takımdan ayrı düz koşu gibi.