ya iğrenç, berbat, hiç bir şeyi sallamadan yaşamışsındır. ki bunun için inanılmaz berbat bi hayatın olması gerek.çünkü en kötü insan bile hayatında pişmanlık ya da en azından bi hüzün hisseder bence.. ya da çok güzel, çok harika bi hayatın vardır ki üzülmekten ziyade sabır neşe vs vardır hayatında..yani çoğunluğun dışında bi grupta olman gerek. uçlarda olma sonucu ulaşılan bi başarı yaniii! *
azıcık aşım ağrısız başım diyebilen nadir ama hayattan zevk alamayan insandır. zira üzülmeden yaşamak dört dörtlük bir hayat anlamına gelmez. insan bazı acılardan, üzüntülerden zevk alır. aşk acısı insana aslında iyi gelir, hasret iyidir mesela; aileni özlemek, uzaktasın üzülürsün, değerlerini daha da iyi anlarsın. kaybetmek iyidir, kazanmanın değerini anlarsın, kazanmak için kendini paralarsın. varlık içinde yokluk çekmek gibi üzülmeden hayatı yaşamak, tabi buna yaşamak dersen.
günlük hayat içinde ruhsuz ya da duygusuz denir böylelerine, ancak insan hayatta bir kez bile hiç bir şeye üzülmeden yaşamayı başarır mı? başaramaz.
bir kez bile üzülmeden yaşıyormuş gibi gözüken insanların başardığı en büyük şey duygularını gizlemektir belki de. duygularını gizlediği için üzüldüğünü kimse anlamaz, belki de zaman zaman herkesten çok üzülür, kırılır bazı şeylere ama onları atlatmak için çekilir köşesine. sessizce tutar matemini. sonra tekrar çıkar hayatın karşısına hiç olmamış, yaşanmamış gibi üzüntüler...
yaşanacak mutluluğun tadını çıkarmaya engel olacak hadisedir. ağlamazsak gülmenin güzelliğini, soğuk kışı görmezsek yazın insanı sıcacık yapan güneşinin verdiği mutululuğu rutine bindirirdik ve o güzel şeyler anlamsızlaşırdı bizim için. değerini bilmezdik yani mutluluğun. üzülmek de mutlu olmak gibi hayatın bir parçasıdır.
yaşamak değildir, sadece dünyaya gelmiş ve gitmiş olmaktır.
gelmiş ve gitmişlik arasında bir ilerleme kaydedememektir. nitekim imkansızdır. duyguları aldırırsak bilemicem ama.
nasıl ki bir demiri örste makamlı cekic darbelerine maruz kalip sekil veriliyorsa yasadiğimiz hayatta üzüntülerde birer ateştir. ates olmadan demiri dövemezsiniz ve tava getiremezsiniz.
bizler bu dunyaya ilk adim attiğimiz anda ham olan kişisel karakterimiz hayalkırıklıkliklarinin, üzüntülerin süzgecinden gecip olgunlasir olgunlasi ve nihayet cürürürüz.
süphe yoktur ki mesut bir hayat gibi yeksenak ve kelek bir şey yoktur. cünkü insanin tava gelmesi ve kıvama oturmasi için hayal kırıklıklari ve üzüntüler cekmesi gerekir.
yenilmemiş bir ordu aslinda yenilmiş bir ordudur, işte biz insanlarda yenilgiyi de tatmak ve o yenilgilere taşımak zorundayiz.
çağimiz insanlarinin birçoğu daha hiç bir halt yaşamadan leblebi cekirdekten havaya civaya hakedilmemiş bir üzüntüyü daha dünyaya selam verirken cekiyorlar.
tasmam kimsenin üzüntüsünü hakir görecek değilim ama bu tip üzüntü bana komikl geriyot. cünkü daha adam akıllı bir yenilgi yasamadan yaşam tatbikatlarinda yapilan bir hatadan ötürü - hata da denilmez ya kuruntu diyelim biz buna- vara yoğa üzüntü cekermiş gibi yapiyorlar.
hatta bad triplerde gezip emoluk tasliyorlar ve bunalim edebiyatinin şahikasini gibiymiş gibi yaparak sulandirma eylemi yapiyorlar.
deneyim sözcüğünün temeli denemekten gelir. tabiki deneyecek ve yanilacaksin. ama yanilgilardan ders alip arif bir insan olma yolunda kosacaksin.
ama sen üzüntü cekemem dersen işte o vakit olman gereken kilic olacağina sadece ham demir olursun ve ne yazik ki hayati iskalarsin...
sevdikleriniz yoktur idealeriniz yoktur hayalleriniz yoktur o zaman bunu basarabilirsiniz ama eger bunlar yoksa insan insanmidir ve yasadigi seye hayat denilir mi?
Zeka geriligiyle ya da seri katil olmaya yetebilecek olcude sempati duygusundan yoksun olmakla mumkun olabilir ancak. Hayatta hicbir seye uzulmemek icin ya olanlari anlamamak ya da olanlari umursamamak gerekir.
bir ot gibi. ruhu olmayan bir madde gibi. zor olan. ki, bir buğday tanesi dahi, sonbaharda topraĞIN ALTINA atılıp, bir kış boyunca o toprağın altında bekleyip, ilkbaharda, aylarca yağmur yiyip, çamur içerisinden kafasını çıkarıp da, yaz aylarında doya doya güneşten faydalanıyorsa insanların bu tarz bir yaşamı hayal etmemeleri ve ummamaları gerekmektedir.
bir buğday tanesi ki binlerce derde sıkıntıya dayanıp da varolabiliyorsa, varoluş mücaDELESiNi ZAFERLE TAMAmLIYORSA EĞER BiR KEZ BiLE ÜZÜLMEDEN YAŞAMAK; HEM OLASILIKSIZ HEM DE ŞIK DURMAYAN BiR EYLEM.
çünkü; insan olmak biraz eksik olmaktır! her insan biraz eksiktir. bu eksiklerimiz bizi tamamlayan belli başlı öğelerdir.
üzüntülerimiz, yüzümüzdeki kırışıklıklar, saçlarımızdaki aklar; yaşadığımızın, varolduğumuzun en canlı ve en kanlı tanıklarıdır!