bir kelimeyle kadının tarifini yapabilmenin mümükünlüğünü düşünerek geçmişti ergenlik çağlarımın son demleri. anne demiştim ilk başlarda. daha sonraları bakıcı. ilk cemre düşünce toprağa cemre yi geç farketmeme üzülürdüm. bir zamanlar dadı ile özdeşti beynmideki tek kelimelik kadın. daha sonraları büyüdükçe yediğim küfürlerden ötürü ebe yi bildim.
ilk aşık olduğum öğretmenin isminin fatma olmasından mıdır bilinmez fatma dan ibaretti kadın beş yıl boyunca. gülçin i sevmiştim daha sonra. yumuşak elleri olan, sarı saçlı gülçin i. bir sabah apar topar ayrılmıştık. babasının tayini başka ile çıkmıştı. haytalık la tanışırken ilkokul yıllarımda. haytalık tan ibaret sanıyordum kadınları. örüklerini açıp kaçtığım kızlardı kadınlar.
benim için irem di kadın daha sonra. ceviz ağacından düşüp bir yaz tatilinde kolum kırılıp da hastaneye götürüldüğünmde beni öpen hemşirenin sol göğsünün üzerinde yazıyordu: irem.
jetonlara ip bağlayıp da telefon kulübelerin saldığım da. ve, saatlerce anneannemle ücretsiz konuşurken deldiğim jetonu babama söyleyip hem dayak yememe hem de bir hafta dışarı çıkmamama neden olan komşu kızı sidikli jale ydi kadın, hayatımın bir aylık döneminde.
mahalle kavgalarında sapanla atılan taşlarla kafam kırıldığında avucuma alıp baktığım kanı silmeye çalışan ablamdı kadın benim için. ismi; kader di. bir sabah beyaz gelinlikle gitti. yedi yıl oldu görmeyeli.
lotodan çıkan bir paranın değerinin bilinmeyişiyle eş değerdeydi yaz tatilinde tanıştığım lale nin bana verdiği ilk öpücük. bilemedim değerini. ne lale nin ne de o ilk öpücüğün. çünkü; o günlerde ilk orgazmımı da mehtap yaşatmıştı bana sahilde. bir balıkçı teknesinde. sağolsun, sol eliyle. netekim diye konuşan siyasi liderin sokağa çıkmaları yasak ettiği yıllarda. nitekim diyordum bende kendisi on yıl sonra izlerken televiyonlarda. en çok buhranımın olduğu yıllardı o yıllar. ve, ben kadının tek kelimeyle ifadesi bulamıyordum. ergenliğimin kızgınlıkları sarsıyordu herkesi. annemi, ablamı ve beni.
ta ki nergis ile tanışana kadar. liseye başladığım ilk gün görmüştüm kendisini. bir hafta ttutu ellerimi. sonra bıraktı. o günden sonra altı ay düştüm ben. nergis ten ötürü "bırak o orospuyu" diye sınıfımızdaki oya bana çıkışırken her tenefüste, ben ise nergis te takılı kalışıma anlam yaradım üç yıl.
palazlanmaya başlayınca bıyıklarım ilk gerçek yaramı bir gece eve dönüşte almıştım. dar bir sokakta. postallarıyla burnumu kıran iki pezevenkle dövüşmüştüm saatlerce. karakolda ifade verdiğim bayan polisin ismi pınar dı galiba. raziye geldi geçti hayatımdan sonra. sema geldi geçti bir aralar. tuba ile aşık kaldık birbirimize iki ay. yumuşak ge harfi yoktu. ne isminde ne de ruhunda. umay ı sevmeye çalışınca ben, tuba evlenmişti. ve ikiz çocuğu olmuştu. parkta tesadüfen görmüştüm kendisini. eşiyle. benim yanımda da o ara anneannem vardı. vefa sız olduğunu gördükçe yılların, vefa isminde bir kadına rastalayamayışıma anlam verdim. "vefa yok ki hiçbirinde" derken ben, yüksel ninem "sus" dedi bana. ben tuba ya bakarken içli içli kadın ın tek kelimelik tarifini o yapmıştı:
üniversite son sınıfta tanışıp evlendiğim zeynep in açık kalan kollarını yorganın altına sokup alnından öptükten sonra geriye dönüp baktığımda benim için tüm alfabenin harflerinden ibaret kadın ın tarifi.
anne nin ası.
bakıcı nın bsi.
cemre nin c si.
dadı nın d si.
ebe nin e si.
fatma nın f si.
gülçin in g si.
hayatlık ın h si.
irem in i si.
jale nin j si.
kader in k si.
lale nin l si.
mehtap ın m si.
nergis in n si.
oya nın o su.
pınar ın p si.
raziye nin r si.
sema nın s si.
tuba nın t si.
umay ın u su.
vefa nın v si.
yüksel in y si.
zeynep in z si.