koynunuza girip, mırıldanarak ninni söyler, uyutur önce. bir aralık gözlerinizi açarsınız, patisini belinize koymuş, edepsizce sarılmış. en güzel anı odur işte. kendini insan sandığını bir kez daha anladığınız an...
bi bok yedikten sonra, "gördümü lan acaba?" dercesine size baktığı an, ve akabinde de "hasktr, yakalandık" diyerek, koşup en derin deliğe gizlenmeye çalıştığı an.
günü dışarda geçirmişsinizdir ve kediniz de bütün gün evdedir. akşam eve geldiğinizde büyük bir heyecanla kapının önüne dikilir ve şeker ötesi edayla sevilmeyi bekler. siz de alırsınız evirir çevirir doya doya seversiniz, oynarsınız. ancak sevgiye doyan kedicik en fazla yarım saat sonra sizin yüzünüze bile bakmaz. siner bir köşeye uyur domuz gibi. hem bu kadar küstah hem de bu kadar güzel ve çekici olmayı nasıl başarıyorsunuz kuzum? *
kucağında bebeğiyle bir kadın kadar çekici başka bir şey yoktur [ dosto ya da turgenyev sanırım] yazaccaktım ki direkten döndüm. kedinin en güzel olduğu anı "kadının en güzel olduğu an" diye okumuşum. bu kediyle kadın arasında mutlaka anlamlandıramadığımız bir bağ var.