bazı insanlar, sadece tek bir düşünceyi su içerken, gazete okurken, cenazedeyken, düğündeyken, annesiyle konuşurken, uyurken, sabaha gözlerini açarken aklından çıkaramaz. bu düşünce ya onlara yapılan haksızlıkla kazanılmıştır, ya da doğumla gelen psikolojik bir rahatsızlıktır.
işte bu hikaye için birincisidir; haksızlıktır.
zamanında çok yakışıklı bir genç, arkadaşlarından farklı bir hayat yaşamıştır, normal olmayan bir hayat. yaşadığı olayların yaşına göre ağır olduğu bir hayat.
yaşadıklarımız önceden yazılmış bir kader mi? yoksa bu kaderi kendimiz mi çizeriz?
kahramanımız kadere inanmazdı;
daha 14 yaşındayken abisinin bir çete hesaplaşması yüzünden, gözlerinin önünde beynine sıkıldığını, gözlerinin önünde abisinin öldüğünü gördü, 16 yaşında çift taraflı rüzgar akımı yüzünden, camlı kapı üzerine çarptı sol bileğini kesti cam, ölümden döndü, 18 yaşındayken annesi kanserden öldü, isyan etmedi, olan her şeye rağmen hayata tutunmaya çalıştı, üniversiteyi kazandı, ve hayatını değiştirecek olgu kaderine işledi; bi kızı çok sevdi, kızı bi ilah olarak gördü bi ilişkiye başladılar, aklında kızdan başka hiçbişey yoktu. onun için okulundan vazgeçti kız istediği için polis olmaya karar verdi, evlenmek için anlaştılar. aradan çok zaman geçti 1 buçuk seneyi devirdiler, bi gün küçük bi kasabada yaşayan sevgilisinin yanına giden genç, sevdiği kızı başkasıyla elele tutuşurken gördü. ve o an daha 21 yaşındayken hayat onun için çok acımasız davrandı, üzülmenin kaderi olduğuna inanmaya başladı, ve sevdiği kızın hayatına mahvedeceğine dair yemin etti, çünkü herşeyi onun için geride bırakmıştı ve aldatılmıştı, onun yüreğine acı koyacağına dair and içti ve kızı hiç aklından çıkarmadı, her saniye aklındaydı.
genç polis oldu, aradan 5 sene geçti, kız onu unutmuştu çoktan evlenmiş 3 yaşında bir erkek çocuk sahibi olmuştu. bu kızın babası bir market sahibiydi, genç mükemmel bi planla, çok güzel bi sabotaj hazırladı ve kızın babasını dükkanında sartışa hazır esrar, hap ve ruhsatsız silah bulundurmaktan hapse attırmıştı, kız yıkılmıştı. ama genç için bu daha hiç bişeydi. aradan 1 sene geçti, genç neredeyse şehirde ki bütün suçluları tanıyordu, esas kızın kızkardeşini kaçırttı, zaten polis olduğu için bütün detayları biliyordu, ona tecavüz ettirdi, tabi onun için yetmemişti.
tam 2 sene sonra sevdiği kızı annesini ve çocuğunu arkadaşlarıyla birlikte kaçırdı, maskeli bi haldeydiler. herkes bi odaya girdi. genç maskesini çıkardı, kız şaşkına döndü, genç olan herşeyin kendisinin yaptığını anlattı, ve kızın gözlerinin içine bakarak çocuğu öldürdü, sonra annesini öldürdü, ama kızı öldüremedi, çünkü onu hala seviyordu.
kız şikayetçi olmadı, aradan bi kaç sene geçti, kız genci buldu ve onun gözlerinin derinliklerine bakarak öldürdü.
gerçek katil genç mi? yoksa hem seneler önce gencin ruhunu hem de şimdi bedenini öldüren kız mı?