bir kadının, hayatı yaşama sürecinde başına gelen şanssızlıklar arasından başı çekendir.
hayatına gerçek bir erkeğin girdiği değilse de çıktığı andır. ömrünün geri kalanında hep "o sarılışı" arar nafile... hep, saçlarını "tel, tel" koklamasını bekler salyasını silemeyenlerden, beklediğini bulamaz. beklemediklerine razı olsa dahi beklemediklerini dahi bulamaz. sebebi ne olursa olsun gerçek bir erkek ceketini omzuna aldıktan sonra arkasına dönüp de bakmaz çok fazla. o ceketi almayagörsün yeter ki. hiç bir çığlık ve tâ suratına acı gerçeğini uğuldayarak çarpan rüzgâr dahi geri dönmesine sebep olmaz.
bir de topuklu ayakkabısının, topuğunun kırıldığı andır. çok antikarizmatik bir hâl çıkıyor ortaya ve hazır sırası gelmişken giymeyin şunları mecbur olmadıkça be canlar(mecburiyet kısmı da sözümona "iş hayatı" kapsamında dayatılır kadınlara), üzmeyin ve üzülmeyin bu sayede.
şık şıkıdım giyinip kapıdan çıkmak üzere olduğunuz bir anda çorabınızın kaçması veya sevgilinize özel günde hediye aldığınızda onun size bişey almamış olduğunu gördüğünüz an.