Bir kadın hayattır aslında.
Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor.
Yemek yemek, su içmek bile.
Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz?
Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız, ne yazık ki yaşamıyorsunuz. can dündar*
çok yüce bi duydudur ,eğer gerçekten hakkını verek yapılıyorsa seven kişiye saygı duymak gerekir,ama bir aşk ilişkisinin sağlıklı olabilmesi o kadının da o erkeği sevmesine bağlıdır,yoksa tek taraftan kürek çekerek bir kayığı ilerletmeye çalışmak gibi olur, kayığın diğer tarafındaki kürek çekmediği için kayık ilerlemez olduğu yerde daireler çizer,tek başına yeterli olmayan bir durumdur,bir elmanın yarısıdır,diğer yarısıda tamamlanırsa şayet güzel bir nimete dönüşüverir.
sevginin para gibi gelip geçici güçlerle satın alınabildiği şu dünyada yapılan en içten davranıştır bir kadına karşı sevgi beslemek, ilgi göstermek. bir anda onu dünyanın en önemli konumuna getirmektir. insanların birbirlerine olan yapmacıklığının görülmediği; her şeyin duygusal ve içsel düşüncelerle yaşandığı bir sevgi: karşıdaki insana yabancı bile gelebilir. bunu karşılığında alınan tepki veya davranışlarda sezebiliriz. kadın, bunun farkında olduğu zaman korkulmaz mı ki zaten?
erkeğin sınırları yoktur. kadınının önüne çektiği çizgi, onu korumaktan öteye gitmez. onun için aylarca yatağından bile çıkmayabilir, yas tutabilir. ufacık bir umut için bile yıllarını heba edip ufacık bir gülümsemeyi alabilmek için bekler. neden? iç ısıtır. erkek sanıldığı gibi sığ değil, derindir. sevdiği kadına "hayatım" diye değil; "yol arkadaşım" diye seslenir.
sayısız kapıların bulunduğu uçsuz bucaksız gök mavisi desenli koridor arasında tek bir kapı olarak görürüz onu. hayatımız boyunca bir daha yaşayamayacağımız iki saniyelik bir anı gibi sarılır ve bırakmak istemeyiz. küçük yaşımızda; şapkamızı yan çevirip sokağa çıkar futbol oynardık. siz de bazen bir heyecanla bazende şaşkın bakışlarla bizim yaşadığımız strese, coşkuya tanık olurdunuz. o maçlardan sonra eve gidip kana kana su içerdik. doyamazdık, gözlerimiz kamaşırdı. o an başka hiçbir şey düşünmezdik. benim güzel kadınım o anlara pek tanık olamazdı. sevdiğimiz zamanları, o anlara benzetebiliriz. bir çocuk gibi gözü kara, cesur; plansız ve sorgulamadan severiz.
gel zaman git zaman hayat, nasıl davranılması gerektiğini çok güzel öğretir. gerçekten seveni de yoldan çıkartıp saçma sapan yürüyen bir sistemin içine hapseder. bir yere kadar savaştıktan sonra serseri mayın gibi dolaşanı mı ararsınız, hala sahillerde şarap içenleri mi, yoksa kaderine küsüp kendisini iş hayatına adayanları mı? sevmeye değer bir kadın, erkeğin hayatının dönüm noktasıdır. bazen, ona hiç unutmak istemeyeceği anılarını sonsuz bir denize bıraktırır, bazen de evinin penceresinden belki anılarımı yakalarım diye o denizlere baktırır.
bir kadını sevmekle başlamıştı herşey, masumdu öylesine masum öylesine korkusuz öylesine tutkuluydı ki, kopamıyordu erkek. Adeta büyüleniyordu onun etrafında, çünkü kaybettiği kazanacağı bütün güzellikleri o içinde barındırıyordu.