Entryleri okurken bi depresyona girdim.
Herhangi bir kadının şahsıma yönelik en iyi iltifatı yaptığım yemeğin güzel oluşudur.
Neyse, baki olan bu kubbede hoş bir sada imiş.
bir kız arkadasım "harika goguslerin var. ideal buyuklukte ve diklikte" dedi.
ihih.
cok sasırdım. ben hep senin gogusler buyuk, kesin sarkıktır diyen kız arkadaslarıma alısmısım.
en iyi değil ama bugün duyduğum ve günümü güzelleştiren iltifat.
bu sabah işe geç gittim. milleti selamladıktan sonra masama yerleştim ve boş boş bakmaya başladım. biraz sonra büşra hanım geldi. halimi hatırımı sordu. "bizi özlediniz mi?" dedi çünkü seyahatten dönmüştüm. "çok özledim" deyip, işi goygoya vurdum. kikirdeyerek uzaklaştı.
öğle arasında yemeğe gittim. müdürüm de benimle geldi. sohbet esnasında aynı hanımefendi sözün arasına girdi ve konuyla bağlantılı olarak (konu cilt sağlığıydı)
"seyahet x'e yaramış. yüzü ışıl ışıl" dedi.
bu iltifat pek hoşuma gitti. zira bir süredir tükettiğim kolajen peptit etkisini göstermişti. akabinde klark çektim ve mercimek çorbamı içmeye devam ettim.
limon da sıktım. ekmek taze olmadığı için sinirlendim. böyle ufak tefek şeyler için sinirlenmenin insanı kanser edeceğini düşündüm ve hemen sakinleştim.
kadınların erkeklere nazaran bu konuda daha yaratıcı olduklarını zannediyorum. iki ayrı insandan işittiğim iki ayrı iltifat var ki duyduğumda iç organlarım bile sevinçten titredi!.
birincisi: iyi geçen bir gecenin ardından sabah olmuştu ve ben ona duş aldın mı? diye sual ettiğimde "hayır almadım. senin kokun, senin terin, senin spermlerin bir an önce silinsin, gitsin istemedim." dedi.
ikincisi: kısa süren bir uzaklığın etkisiyle "hadi gel artık, tüm hücrelerim seni çok özledi." demişti.
sağ olsunlar var olsunlar, o dönemde iliklerime kadar sevildiğimi hissettirdiler.
2017'de, 7 ocak'ta yağan yoğun kar yağışı sebebi ile, bir grup arkadaş 4x4 aracımızla belgrad ormanı'na daldık. belli bir mesafe ilerledikten sonra kontrolünü kaybetmiş ve yoldan çıkmış bir araç ile karşılaştık. aracımızda vinç yoktu ve onların aracında da vinç yoktu. aksilik bu ya, strap da yoktu. kurtarmaya çalıştığımız arkadaş grubu üç kız, iki erkekten oluşuyordu. tahminimce iki çift ve bir sap (kadın olan) vardı. beni tanıyanlar bilir, direksiyonum kuvvetlidir ve evveliyatında lisanslı olarak offroad yarışlarında boy göstermişliğim vardır. tüm tecrübemin vermiş olduğu güvenle; "sen in abi, ben bir deneyeyim" dedim. sonrasında bindim aracın direksiyonuna ve başladım vitesle pedalları tokatlamaya. geri vitesten bire, birden geri vitese atmam arasındaki fark, göz açıp kapanacak kadar kısa öyle söyleyeyim. bir nevi, oturduğunuz yerde ileri geri hareket yapmak gibi araca yaptırmaya çalıştığım. neyse, bir süre uğraştıktan sonra lastik izini buldu ve yolu tuttu. araç, saplandığı yerden çıktı. akabinde, o soğukta bile stresten dolayı terledim. eldivenlerimi çıkardıktan sonra sigara yakmaya niyetlendim. işte o esnada sap dediğim kadın yanıma geldi ve dedi ki;
- eldivenlerini takabilir miyim? ellerim çok üşüdü..
"tabii ki" dedim ve eldivenleri ona verdim. o sırada bir yandan sigaramı tüttüm, bir yandan da elemanlarla tanışma muhabbeti yaptım. yaklaşık bir dakika sonra kız yine yanıma geldi ve dedi ki;
- gülümsemenin sıcaklığı eldivenlerinin içine kadar işlemiş.
ağzım açık baktım kıza. vallahi çok mutlu oldum. manyak bi' iltifattı bence. eşeklik bu ya, telefon numarasını almadım.. bul beni!