büyük bir ihtimal ile genel eve ilişkiye girmek için giden bir adamın eşinden ayrıldıktan sonra hayat kadınıolmuş bir kadın ile karşılaşması üzerine bu amacını yerine getirmeden biraz da yaptığından haya duyarak bulunduğu ortamı terk ederek içini döktüğü izlenimini uyandıran şarkı sözleriyle alışıla gelmişin dışında bir şarkı sözü içeriği ile karşımıza çıkan müslüm baba şarkısı. yayınlandığı yıl olan 1987'nin en iyi albümü seçilen gitme adlı albümden. şarkının sözleri 80'lerde bir çok arabesk/tsm şarkıda adını görmeye alışık olduğumuz halit çelikoğlu'na ait. beste ise elanor müzik'in sahibi atilla alpsakarya'ya ait. şarkının müziği aslında kötü değil sadece biraz tek düze ancak yavuz taner gibi bir ustanın albümdeki ağırlıklı bestelerinin yanında oldukça sönük kalmış bu şarkının melodisi. zaten sözleriyle iş yapmış zamanında da.
bir albüme isimini veren gitme,hakkını helal eyle,haberimiz yok ya da bir mana var sözlerinde şarkılarını dinleyin ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız bu hususta.
yine de baba ne söylerse güzel söyler diyor severek dinliyoruz.
şarkının yazıldığı dönemde hüzünlü, melankolik, samimi çağrışımlar yapabilir bu şarkı. ama günümüzde kadın erkek ilişkileri farklı bir algı düzeyinde olduğu için; ee abi, vurdun mu mala bari? sorusuna muhatap olabilir cümleyi kuran.
zamaninda haluk levent kisisinin bir konserinde aklinca dalgaya almaya calistigi muslum gurses klasigi. o zamandan beri sevmem kendisini. sen besiginde tingir mingir sallanirken muslum baba damardan damara surukluyordu hayranlarini be cocuk. bak yine sinirlendim sozluk.
Bir kadın tanıdım, hoştu kemiklerinde,
Küçük kuşlar içlerini çektiklerinde, o onlara içini geri çekerdi;
Ah, kımıldadığında, kımıldardı birden fazla yönlerde:
Işıldayan bir kabın kapsayacağı şekillerde!
Seçtiği erdemlerden onun yalnız tanrılar söz etmeli,
Ya da ingiliz ozanlar büyümüş olan Yunanistan'da
(Onlara şarkı söyletmek zorunda kalırdım koroda, yanak yanağa.)
Ne kadar iyiye doğru gitti onun arzu ettikleri! Okşadı çenemi,
Bana Dönmeyi ve Karşıya-dönmeyi, ve ayakta durmayı öğretti;
Bana Dokunmayı öğretti, o titrek beyaz deri:
Azar azar ısırdım uysalca onun elinden ikram ettiği;
O bir oraktı; Ben, zavallı Ben, tırmık,
Onun güzel hatırı için gerisinden gelerek
(Fakat biz ne harikulade bir biçme yaptık.)
Aşk sever bir erkek kazın bakışını, ve bayılır bir kaza:
Onun olgun dudakları büzüldü yanlış notayı yakalamaya;
Onu çabucak salladı, onu hafif ve başıboş salladı;
Benim gözlerim, kamaştılar görerek onun akıcı dizlerini;
Onun çeşitli parçaları kusursuz bir yatışı birarada tutabilirdi,
Ya da titreyen bir kalçayı yer değiştirebilen bir burunla
(O parallel dairelerde hareket etti, ve o paralel daireler hareket etti.)
Bırakınız çimen olsun tohum, ve çimen dönsün samana:
Ben şehit edildim kendime ait olmayan bir kımıldamaya;
Özgürlük ne işe yarar? Ölümsüzlüğü tanımaya.
Yemin ederim o taş kadar beyaz bir gölge bıraktı.
Fakat ölümsüzlüğü kim günlerle sayabilirdi?
Bu yaşlı kemikler yaşarlar öğrenmek için onun kaprisli gidişlerini:
(Ben zamanı ölçerim bir vücudun nasıl sallandığıyla.)