hani bordo bereliler hakkında anlatılan bir hikaye vardır ya;
"eğer biri sizi görünce ortadan kaybolduysa o bordo berelidir. kaçıp saklanmaya falan uğraşmayın, o gelir sizi bulur..."
hah işte o hikayedeki bordo bereli de budur işte.
bir kadın susuyorsa...
evet, bir kadın susuyorsa, sesinizi çıkarmayın, kabak sizin başınıza er ya da geç patlayacaktır.
bir kadın susuyorsa, bir olay geçmiş ve memory check yapıyordur.
kadınlar olayları hafızaya atarlar ve sizin en savunmasız anınızda işte o hafizadan üzerinden asırlar geçmiş enstantaneyi çıkarır yüzünüze vururlar.
işte bunu yapmadan önce de susarlar genelde.
-necla noldu?
+..........
-noldu hayatım, neden susuyorsun?
+..........
-allah allah noldu ki şimdi naptım ben?
+bak yapmışsın işte bir şeyler. sen biliyorsun yaptığını.
-yok ya ne yaptım, vallahi bir şey yapmadım.
+heee yapmadın. o restorandaki neydi o zaman?
-hangi restoran ya?
+geçen sene balık yediğimiz.
-ne balığı?
+bak, bak geçiştiriyorsun, ne balığıymış. sus niyazi sus, ayıbınla otur.
-ya ne geçen senesi, ne restoranı, ne balığı allah aşkına.
+heee unuttun tabi ama ben unutmadım.
-neyi unuttum ya?
+aptal numarası yapma niyazi, biliyorsun sen.
-ya neyi biliyorum çıldırtmasana.
+o kadını.
-lan hangi kadını?
+o senden ateş isteyen kadını.
-allah allah, kim ateş benden?
+sus lütfen sinirlerim bozuldu. ühüüü.
-hay amk ya...
"Çok uzun emekler verir ilişkisini yürütmek için. Birinin kadını olmayı yüreği, beyni, ruhu o kadar zor kabul etmiştir ki, başka bir adama ait olmayı istemez. Erkek gibi, çorbanın tuzu eksik diye kavga çıkarmaz mesela, tam tersi, konuşmamız lazım der. Erkekler de en çok bu cümleye sinir olurlar. Ertelenir o konuşmalar, maç bitimine, yemek sonrasına ve daha birçok lüzumsuz şeyin ardına ötelenir.
kadınlar inatçıdır, hayata tutundukları gibi, aşklarına da sahip çıkarlar. Bu yüzdendir, konuşup derdini anlatma isteği, karşı tarafı ikna edene kadar uğraşırlar. Sonunda pes eder adam, bir ışık görür kadın, tüm derdini paylaşır. Genellikle ne cevap alır? Abuk sabuk konuşma! Gereksiz ve saçma gelmiştir adama anlatılanlar, hiç de üstünde durmamıştır. Yine bir sıkıntı, tatmin edilemeden geçiştirilir ve adam gün gelip bunların kendisine ok gibi döneceğini bilemez.
Bir kadın şikayet ediyorsa, ya da erkeklerin deyimi ile vıdı vıdı ediyorsa; erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hala ümidi vardır kadının. Yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları çözerek mutlu olmak istiyordur. Daha önemlisi, o adamı hala seviyordur.
Kadın susarak gider!
En önemli detaydır, erkeklerin hiç anlayamadığı durum işte bu kadar basittir. O gün gelene kadar konuşan, kavga eden, tartışan kadın, kendini sessizliğe vermiştir. Ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış demektir. Yüreğindeki bavulları toplamıştır, kafasındaki biletleri almış ve aslında bedeni orada durarak, ilişkiden çıkıp gitmiştir. kadın, gerçekten gitmişse, çok sessiz olmuştur ayrılışı, kimse hissetmeden, kapıları vurup kırmadan gitmiştir. Her akşam eve geldiğinde, kapının açıldığını gören adam anlamaz ama bir kadın sessizce gider. Ne mutfağında yemek pişiren, ne yan koltukta televizyon izleyen, ne gece ruhunu kenara koyarak yatakta sevişmeye çalışan kadın, artık o kadındır. Bir kadının çığlıklarından, kavgalarından korkmamak gerekir, çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir."
Sustuklarım beni aşıyor artık. Çıkamıyor da dışarı. Hamdolsun, hiç değilse ağlayabiliyorum ve ağlamak iyi geliyor ağlayabildiğim zaman. Ağlayamadığım zamanlar daha kötü oluyor. Ne konuşarak ne de ağlayarak dökebiliyorum içimi.
Bir kadın susuyorsa artık , konuşmuyorsa eskisi gibi ve kırılıyorsa eskisinden daha çok bir şeyler vardır içinde…
Söyleyemediği , kırıldığı kızdığı… Ve kırıldığının kızdığının farkına varılmasını isteyen bir çocuk en derinlerinde…
Bir kadın yoruldum diyorsa gerçekten yorulmuş , fedakarlık yapacak takati kaybetmiştir benliğinde , ve artık sadece beklemektedir ; Sevdiği adamın onu inandırmasını…
Yüreğinin en özel yerini ortaya koyduğu ilişkisinde bu bitkinlik elini ayağını çektirir ona…
Fazlasını bekleyemezsiniz böyle bir kadından… Ama fazlasını verebilirsiniz…
Mesela ne kadar çok sevdiğinizi bilmeye , ondan vazgeçemeyeceğinizi hissetmeye ihtiyacı vardır , susamış misali…
Birşeylere kızmamaya , kırılmamaya ve tek başına uğraşmamaya ihtiyacı vardır…
Ve bunu sevdiği adamdan başka kimsenin başaramayacağını en iyisi kendi bilir…
Kıranda kızdıranda sevdiği adama olsada ondan bekler işte…
Kadın’ ya öylesine narindir kavradığınız beli gibi kalbide…
En sert fırtınalara dayanmış nice felaketlere pabucunu ters giydirmiş olsada dayanamaz sevdiğinin soğukluğuna…
Ne kadar yıpranmıştır halbuki…
Yeri gelmiş öylesine çıkıvermiştir karşınıza , ama o onu o haliyle bile sevebilmenizi ister , bunu bekler…
Ve bu beklentiye öyle bir inanır ki en ufak şüpheniz bile alnının tam ortasından silah çekmekten beterdir onun için…
Hisleri vardır birde… inandığı ve genelliklede doğru çıkan hisleri…
Mesela bilir sevdiğinin o gün onu beğenmediğini yada artık eskisi gibi heyecanlanmadığını..
Ama susar ‘elbet’leri vardır çünkü sevgisiyle biriktirdiği…
Elbet der i elbet anlayacak hissettiğimi…
Anlamasada sevdiği o içinde barındırır , kurar , yazar çizer ama ses çıkarmaz…
Sırf sevdiğinin karşı çıkacağını kabul etmeyeceğini bildiğinden…
Ağlayamaz birde kadın sevdiğinin gözleri önünde..
Güçsüz görüneceğinden değil güçlü görünmekten korkar… Nasılsa dayanır diye bırakıp gitmesinden sevdiğinin…
Korkar kelimesine bakmayın ne cesurluklar yatar ruhun en incesinde…
Kadın , kadındır ya yerinide bilir…
Ona göre davranır sevdiğine , bazen abartır sevmeyi…
Çok sever mesela , çok benimser… Kırılsada kızsada umut besler içinde…
Ahh kadın kadındır işte…
gitmiştir. kadınlar ilişkileri kurtarmak için, meseleleri çözmek için konuşurlar. erkeğe dır dır gibi gelen bu durum aslında kurtarma çabasıdır. anlaşılmadıklarını, artık konuşmanın manasız olduğunu anladıklarında ise susarlar. ceza amaçlı değilse( bu olabiliyor) susmuş bir kadın artık yoktur.