memesinden başlanır. değil mi? çünkü biz erkek cinsleri uçsuz bucaksız bir öküzlük anıtıyız adeta. çünkü inşallah ön dişimiz kopar da bir kadını hiçbir yanından sevmeye başlayamayız. kadınlar da böylelikle etraftaki öküz sayısının azalması ile şöyle bir derin nefes alıp rahatlarlar. onlar için öküz olmayanları aradan seçmek çok zor oluyordur.
sadece bir kadını değil, her insanı noksanlarının başladığı yerden seveceksin.
kırık dişinden, dikişli elinden, kırık tırnağından, kesik teninden, acısından, tenindeki çocukluk yarası izinden. insan önce, yırtık kalbinden sevilmeye başlanır, saklamak için kendini parçaladığı yarasından. titreyen kalbinden, yerinden çıkarcasına ağrıyan göğsünden başlarsınız ancak bir insanı sevmeye.
"Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi...
Ellerinden belli olur bir kadın.
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların."
ince uzun parmakların, nar çiçeği gibi narin ellerin ve mis kokulu avuç içlerin...
Avuç içlerini koklayarak öpüyorum. Parmak uçlarından öpüyorum seni. Ve bileklerinden...
Sonra yanaklara geçilir...
Parmak uçlarınla, narin bir vazoyu kırmaktan korkar gibi dokunacaksın yanaklarına. Ya da bir nar çiçeğini ezmekten korkar gibi... Dokunmaktan korkacaksın ama sevmekten korkmayacaksın.
Kızgın bir kora dokunur gibi. Yüzündeki alevi hissedeceksin. Yüzündeki şehveti, sıcaklığı ve yumuşaklığı...