Yaşar Üniversitesi (izmir) öğretim görevlisi Esen Kara'nın konu hakkındaki yazısı:
ESEN KARA | Bir kadın, bir hanımefendi olarak bizlere susmamızı dikte eden, suratımıza doğru sallanan o otoriter parmağa karşı konuşmaya devam edelim. Ayrımcı erkek diline, asker disiplinine ve meclis siyasetine karşı kadın bedenimizle, kendi dilimizle ve en çok da kahkahalarımızla…
Hélène Cixous, “Kastrasyon veya Baş Kesme” isimli makalesinde, eril dil tarafından üretilen sembolik düzene çocuk yaşta bizzat kendi penisinin kastrasyonu tehdidi yoluyla sokulan erkeğin, susturma ya da kafa kesme yoluyla aynı düzenin içerisine kadını nasıl çektiğinden bahseder.
Cixous’un bu mevzuyu örneklediği bir anlatıya göre, eski bir Çin kralı, otoriterliği ve askeri disipliniyle ünlü general Sun Tse’ye, madem sözü edildiği kadar iyi bir generalsin, benim 180 adet karımdan ordu yap da görelim, der. Kralın meydan okumasını kabul eden general, iki tabura ayırdığı kadınları bir vuruş sağ, iki adım sol diye diye yola getirmeye, ordu düzenine sokmaya çalışır. Fakat kadınlar sürekli gülüp muhabbet ederler, Sun Tse konuştukça onlar kahkahalara gömülür generalin ünlü nizamını bozarlar. Bu düzensizliğe deliren general sonunda krala askeri nizam gereği kadınların kafalarının kesilmesi gerektiğini söyler. Kral 180 karısından olmak istemese de general iki geveze kadın komutanın başını, geri kalanların gözleri önünde keser. Diğer kadınlar da düzene itaat ederler; kafaları bedenlerinden kılıçla ayrılmasın diye kafalarını kenara koyar, yani tamamen sessizliğe gömülüp otomatonlara dönüşürler.
Bülent Arınç’ın, “meclis disiplini gereği,” HDP Diyarbakır milletvekili Nursel Aydoğan’ı susturma çabası da tıpkı bunun gibi bir eril tahakküm güdüsünden gelmektedir. Arınç’a göre kadınlar erkek meclisinde var olacaklarsa eğer, erkekler tarafından çizilmiş sınırlar içerisinde sessizce var olmalı; şayet mutlaka konuşacaklarsa bunu erkek dilini taklit ederek yapmalıdırlar. Erkek meclisinin disiplini bu şartla işler. Yani erkeğe has bir kamusal alan olan mecliste kadın haliyle var olmak zaten ayıptır; orada kimseyi rahatsız etmeden özne olabilmek içinse ataerkil söylemi benimsemek gerekir. Osman Baydemir’in meclisteki konuşması sırasında araya giren AKP’li bir kadın milletvekiline çıkışan HDP milletvekili Pervin Buldan, “vır vır sabahtan beri… Kadınlığından utan biraz,” derken muhtemelen içinde bulunduğu toplumsal bilinçten kaynaklanan bir erk sürçmesi yaşamış, meclisin ataerkil söylemini taklit edip yeniden üretmiştir. Erkeğin kulağını tırmalayacak şekilde, Arınç’ın kendi deyimiyle “cav cav”, Buldan”ın çıkışıyla “vır vır” kadın sesi o sırada aslında eril düzene ve düzenin diline karşı çınlamıştır. En baştan susturulup kesilmediği takdirde bu ses çoğalıp büyüyecek, kurallar ve kodlar bozulacak, geometrik nizam tepetaklak olacaktır. Arınç’ın, kudretli sözünün bir kadın tarafından kesilmesine verdiği tepki; Buldan’ın, karşısındaki kadını sindirebilmek uğruna makbul kadın / ayıplanacak kadın dikotomisine başvurması basitçe böyle bir güç mücadelesinin ürünüdür. Bu makbul olmayan, çünkü iktidar zorlayan kadın çenesinin bir üst seviyesi ise, yine Arınçgillerin duymaya asla tahammül edemediği, kadın kahkahasıdır. Erkeğe ait herhangi bir kamusal alanda, genel ahlak sınırını aşan desibelde atılan her dişil kahkaha bir biçimde muhakkak susturulmalıdır. Kafanın kesilemediği durumlarda sözlü tacizle, daha medeni hallerde ise tehditkar bakışlarla ayıplayarak, ulu orta iffetsizce gülen kadın düzen içine geri sokulur; veya direkt çemberin dışına itilir.
Söz ve baş kesme odaklı erkek yasasına, toplum düzenine, meclis disiplinine çomak sokmanın yolu cav cav, dır dır, çar çar veya vır vır, artık canımız nasıl isterse o şekilde konuşmaktan geçiyorsa -ki bu düzen kurucu, yasa koyucu, terbiye meraklısı erkekleri bu denli öfkelendirdiğine göre pek tabii işe yarıyor- biz o dilimizi sakın ola tutmayalım. Bir kadın, bir hanımefendi olarak bizlere susmamızı dikte eden, suratımıza doğru sallanan o otoriter parmağa karşı konuşmaya devam edelim. Ayrımcı erkek diline, asker disiplinine ve meclis siyasetine karşı kadın bedenimizle, kendi dilimizle ve en çok da kahkahalarımızla…
Liderlerin ülke içindeki liderlik konumlarını kaybetmemek uğruna olaylara yüzeysel bakmaları yetmiyormuş gibi, birde şimdi,
~ Susturayım da nasıl susarlarsa sussunlar, laf nereye giderse gitsin.!
şeklindeki düşünceleri ve sözleri hangi kesimi yaralayacağını
düşünmeden sarfettikleri sözlerin amacının hdp yi hedef almak olsada, bilmeden yada bilerek, ülkemizin kanayan yarasına tuz basarak, hdp yi susturmak yerine tüm ülke kadınlarını konuşmaya davetiye çıkarmış olmaları onları çok da rahatsız etmemektedir.
