eski parlak günlerini geride bırakmış, kökü saraya dayanan ama artık elindekini avucundakini satarak yaşamaya çalışan, giden güzelliğini eline ne bulursa yüzüne gözüne sürerek koruduğunu sanan, bugünün yükünü kaldıramadığı için geçmişte yaşamaya çalışan, haline bakmayıp hala kapris yapan bir kadındır. eskiden kalem efendisi ya da subay beyefendiler peşinde koşarken şimdilerde müteahhitlerin peşinde koştuğu kadındır aynı zamanda.
ama herşeye rağmen "cami yıkılmış mihrap yerinde" denebilir, hoş sohbettir, iyi vakit geçirilir.
üzerine ne giyse yakışan bir kadındır. mahalle arası çamur deryaları topuğunda kil, damlardan akıp çatılardan usul usul evlerin içine sızan sularıyla gözyaşı yanağında. ağlıyor şuan içli içli o ağlarken bir mevsim ağlıyor o denli... kenar mahalle kavgalarıyla tırnak darbesi hani ucundaki kırmızı oje bulaşık yıkarken kalkmışta yemeğe daldığı için ocakta tazelemeyi unutmuş umarsızca. zengin muhitlerin gediklisi tülden bedeniyle raks eden bir çingene misali belki de azıcık nefes veren, inip kalkan göğsüyle tahrik eden tepelerden...kalabalıkların tecavüz ettiği bir bir sokaklarına. bir gecede dikilen yaşamların umarsızca sokak aşiftesi yapmaya çalıştığı, kan ağlattığı...
teoman'ın istanbul'da sonbahar adlı şarkısında söylenir en güzel benzetmeler;
istanbul bugün yorgun, üzgün ve yaşlanmış
biraz kilo almış
ağlamış yine,rimelleri akıyor.