her şey yazılır çizilir türlü fedakarlıkları yazabiliriz , ama bir kadın için; aileden vazgeçmek fedakarlık değildir mesela. onun adı başka bir şeydir.
sanırım sabah uykuna kıyıp onun için kahvaltı hazırlamaktır olabilir yani olamaz mı olmalı o olmalı bence benim için sabah uykusundan kıyıp kahvaltı hazırlayan kadını severim her ne kadar sabahları kahvaltı yapmaktan hoşlanmasamda bi ömür sevilir o kadın.
Sunay Akın'ın kaleminden rahatsız eden ayakkabı hikayesinde geçer.
-------spoiler--------
Bundan 36 yıl önce, 21 Mart 1973'te aramızdan ayrılan kişi... O'dur ki Sunay Akın'ın anlattığı bir hikâyeyle, bir kez daha tazelenir belleklerimizdeki yeri...
Anadolu'nun orta vilayetlerinden bir köyde, yavaş yavaş güneş batmaya, hava kararmaya başlar. Karanlık iyice çöker köyün üzerine. Evlerden birinde bir kadın ve adam yatma hazırlığı yapmaktadır. Erken yatıp yarın sabaha, güneş ışığına erken uyanılacaktır. Adam üzerini değiştirir, yatağına yönelir.
Evin penceresinden, karanlık bahçeye vuran ışıkta, ağaçların arasında bir gölge belirir. Kadın pencereden dışarı bakar ve gülümser. Kadının sevgilisi bahçededir...
Tam sözleştikleri gibi, sözleştikleri saatte ve yerde adam onu beklemektedir. Kadın kocasının uyumasından emin olunca...
Sessizce yataktan kalkar, üstünü giyer... Ve pencereden aşağıya atlar.
Başka bir adam için... Kadın kocasını terk eder…
Koşarlar iki sevgili... Kaçıyorlar... Tarlaları, ovaları aşarlar...
Anadolu'da bir köy nasıl nasıl koşmasınlar ki. Arkalarından onları kovalayacak onca şey vardır... Namus belası. Töre cinayetleri... Yoksulluk... Cefa... Korku... Arkalarında bunlar varken nasıl durabilirler...
Köyden uzaklaştıklarına iyice emin olunca soluklanmak için dururlar...
Kadın duraksamayı fırsat bilip nefes nefese der ki ;
"Evden çıktığımdan beri, ayakkabımın içinde bir şey var beni rahatsız ediyor"...
Çıkartıp bakarlar ki!
Ayakkabısının içinde bir tomar para!
Kocası her şeyin farkında... Biliyor ki gidecek...
"Beni terk edecek ama bunca yıl çorbasını içtim, çamaşırlarımı yıkadı, ütüledi. Bana emeği geçti"
YABAN ELDE MUHTAÇ OLMASIN DiYE!
O yoksul köylü;
Bütün parasını; başka bir adam için kendisini terk eden karısının, giderek kendinden uzaklaşan adımlarını attığı ayakkabısının içine koydu...
O güzel insanı...
O onurlu davranışı sergileyen...
O terk edilen adamı...
HEPiNiZ TANIYORSUNUZ!
Çünkü o ;
Bir dizesinde bize yürekten seslendiği gibi...
Uzun ince bir yoldaydı ve
Gidiyordu gündüz gece...
Şimdi sorarım size ;
Bu memlekette töre cinayetleri, kadına karşı uygulanan şiddet mi yakışır? Yoksa... Âşık Veysel gibi hayatında hiç kitap okumasa, OKUYAMASA bile...
KiTAP GiBi HAYAT YAŞAYAN ADAMLAR MI YAKIŞIR
önemli olan fedakarlık yapmak değil, yaptığın fedakarlığın değer görmesidir. bazen onun için yaptığın ufacık için dünyanın en mutlu insanı olabilir, bazen yoluna çiçekler de serseniz mutlu edemezsiniz. bu ne kadar erkeğe bağlı gibi görünse de aslında iş kadında biter.