kesinlikle iki cinsin de, eşit olmadıklarını fark ettiklerinde olabilecek ihtimaldir.
Şöyle ki;
her yönüyle birbirinden farklı olan bu iki insan, ilk olarak farklılıklarının farkında olmalı.
bu farkındalık duygusu da, tabii ki kendini tanımaktan geçer.
bir erkekle bir kadın asla eşit değildir, olamaz da.
zaten bu eşitlik şemsiyesi altında kıyaslanmaları bile saçma.
Yani bu elmalar ile patatesleri kıyaslamak gibi bir şey, "hadi bakalım hangisi daha lezzetli".
oysa "ikisinin de kendi kulvarlarının efendisi olduğu gerçeğini" kimse göremiyor.
öncelikle,
herkesin en iyi yapabildiği işlerden başlaması gerekir. erkek elinden geldiğince yapabildiklerini sıralar,
kadınlar da yapıları gereği daha iyi yaptıkları şeylerle uğraşırlarsa daha iyi anlaşırlar.
bu, efendim ben faturayı yatırıyorsam, o da bulaşığı yıkasın muhabbeti değildir.
gelişim evresini tamamlayamamış, ergenlik dönemini 30'lu yaşlara taşımış bireyler
arayı kapatmak için çok okuyup, çok insan tanımalılar. yoksa sittin sene birbiriyle anlaşamazlar.
o evreyi geçene kadar da asla evlenmemeliler.
yoksa, en ufak bir konuda sidik yarıştırmalar,
senin dediğin değil, benim dediğim olacak kavgaları,
birbirlerini hakir görmeler, hakaret etmeler,
kendine güvensiz olmanın yarattığı güvensizlikler ve bunun sonucu olarak da sık sık telefona
sarılıp sorgulamalar, takip etmeler,
partnerini başka kişilerle kıyaslamalar başlar.
oysa kendini bilen, olgunlaşmış kadın ile erkek, birbirlerinin özel alanlarına girmedikleri sürece
iyi anlaşırlar.
erkek kadının bütün sorularına,cevaplarına,hal ve hareketlerine "evet" veya "olur" derse gör bak sen nasıl iyi anlaşırlar. çünkü sorun kadınlarda, hep kendi istediklerinin olması gerekir onlar için, o yüzden onların dediklerini yaptıktan sonra bir sorun kalmaz.
kadın ve erkek en iyi tabiki de yatakta çok iyi anlaşırlar; çünkü
insanlar iki yerde hayvanlaşırlar : savaşırken ve sevişirken. sevişmek de koklaşma olduğu için erkek ve kadın konuşarak değil koklaşarak anlaşırlar.
kadın susar, sadece erkeğin dediğini yaparsa, o zaman sorunsuz bir ilişki olur. hem ne demiş büyükler "kadın dilsiz, erkekte sağır olursa, o, dünyanın en mutlu evliliği olur".
ikisi anlaşmak için ne kadar konuşurlarsa konuşsunlar aynı dili hiç bir zaman konuşamayacaklardır. ikisi de birbirinden çok farklı yapıdadır. düşünceleri, istekleri, korkuları, heyecanları, beklentileri, endişeleri birbirinden çok farklıdır. ve aynı cümleyi kursalarda farklı şeyler söylemek isterler. o yüzden tüm insanlığın ortak dilini; vücut dilini kullandıklarında tam olarak iletişimi sağlarlar. bir dokunuş, bir bakış, bir öpüş hatta susuş... sayfalarca, kitaplarca cümleden daha çok şey ifade edebilir yeri geldiğinde.
erkek sinirliyse kadın susacak, kadın sinirliyse erkek susacak.
her iki taraf ta kendini savunmaya kalkışmak yerine, sabırla dinlemeyi bilecek.
herkes kendini bilecek, duruşunu koruyacak ve saygı çerçevesi aşılmayacak.