bir intiharı izlemek

entry2 galeri0
    1.
  1. insan hayatına onarılması neredeyse imkansız yaralar bırakan bir olay. rüyalardan uyandırır, eller cepte dimdik yürürken insanı büzüştürür, unutturur gibi yapar hep, ama aklın kıvrımlarından çıkamaz.

    sene 2008, yaz ayları, neredeyse tam bu zamanlar. trenle kadıköye gidiyorum. tren pendik istasyonuna varmak üzere. bilen bilir, tam kaynarca-pendik arasında, sağda lüks sitelerin olduğu kocaman bir çayırlık vardır. tren tam orada.

    ben de elime dergimi almış, en ön vagonun, en ön koltuklarından birinin sağ tarafında oturuyorum. tesadüf bu ya, kafamı dergiden kaldırıp camdan dışarı bakmamla ileri sağ çaprazda trene doğru koşan, 30 yaşlarında sarışın bir kadın gördüm. "asktir geçemez bu gerizekalı trenin önünden" diye aklımdan geçirmemle, acı bir fren sesi duymam bir oldu. ayağa kalktım o an, kafamı camdan dışarı çıkardım. vagonda en fazla 10 kişiydik.

    fren sesi ve benim yerimden sıçrayışımın böylesine senkronize olduğunu gören diğer yolcular, camlara koşuşturmaya çalıştılar. ayak seslerini duyuyordum. benim, ve cama yetişebilen şanssızların, o an trenin altına bakarak görebildiğimiz tek şey, trenin altına kendini atan o kadının sıçrayan kanlarıydı. aynı o çayırlığın ilerisindeki lüks sitelerin bahçesinde olan çim sulama fıskiyeleri gibi. bir insanın ne çok kanı olduğunun farkına, o zaman vardım sanırım. üzerinden geçen, onlarca tonluk vagonlar, kadının en fazla 50 kiloluk vücudunda, kim bilir nasıl bir basınç oluşturmuştu.

    tren sonunda durabildi. kapıların açılmasını beklemeden bir sigara yaktım. yere oturakaldım. gördüklerim, aslında hiç de şahit olmak isteyeceğim şeyler değildi. yanımdaki koltukta oturan yaşlı amcayla gözgöze geldik. o da herşeyin farkındaydı. "lanet olsun" dedim, amca omzuma dokundu teselli etmek ister gibi.

    kapılar açıldı. kapısı duraklara düzayak olan trenle, yer arasında 1-1,5 metre kadar bir mesafe vardı. aşşağı atladım. trenin gerisine doğru yürüdüm. trenin neredeyse 2/3'ü kadının üzerinden geçmişti. yaz sıcağında kavrulan, rayların altındaki çakıllar lastik tabanlı ayakkabımın altından, bana o kadının hissettiklerini anlatmak istercesine ayak tabanlarımı yakıyordu.

    gördüğüm ilk ölüm değildi bu, ama, en acıklısı olmak konusunda oldukça iddialıydı. yürümek istediğim yere vardığımda gördüğüm, göğüsleriyle omuzları arasında bir yerden ikiye ayrılmış genç bir kadın vücudu, hiç aklımdan çıkamadı. et, iğrenç bir şeydi. ölüm, tren, sıcak yaz günleri... hepsi iğrençti.

    etraftan duyduğum, "kim bilir ne derdi vardı zavallının" türü cümleler, asla bu intihara gerekçe oluşturmayacak kadar cılızdı. "ne derdi varsa ben çözerdim lan" dedim kendime, bunu söyleyenlere cevap verir gibi. orada, o kadına acıyanların 1/10'u bir araya gelse, o kadının bütün problemlerini çözebilirlerdi.

    o an, o fıskiye gibi sıçrayan kanlar, kadının o iştahla koşuşu, hiç aklımdan çıkamadı. çok güzel uykularımı yarıya böldü. çok özel insanlarla yaptığım birçok tren yolculuğunu mumya gibi geçirmeme sebep oldu.

    bir intiharı izlemek, ölümün, "aşkından ölüyorum" kadar şevkatli bir duygu olmadığını öğretti bana. acıklı bir ölüm, kahverengiydi. soğuk bir hastane bahçesinde içilen sigara gibiydi. ölüm, çok hastalıklıydı.
    3 ...
  2. 2.
  3. nabız filminin konusudur.
    çok acıklı ve kötü olsa gerek.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük