ölmeden önce yani bir iki gün öncesi insan geçmişine çok odaklanır, çocuklarını, eşini, anne, babasını düşünür, gençlik yılları aklına gelir, ve o gün gelir çatar, isterse zihni ne kadar açık veya uyanık birisi olursa olsun ölüm anında aniden üzerine bir halsizlik gelir ve kılını bile kıpırtatamaz, ve kişi o anlık duruma göre can verir.
ölüm şekline göre değişiklik gösterebilecek olan andır.
hastalıktan, yatakta haftalarca süren ve artık kişinin kendini salma derecesine geldiği anlar olduğu gibi;
birkaç dakika veya daha kısa sürede gerçekleşenleri de mevcuttur.
insan bedeni beyinsel komutları yerine getirerek işleyişini sürdürdüğüne göre, öyle son nefese kadar olanı biteni insanın hissetmesi biraz uzak bir ihtimal.
çünkü beyin belirli bir dereceden sonra kendisini otomatik olarak kapamakta, yani bilinç olayı kalmamakta.
ve normal şartlardaki bir insan- ölümü ister ani olsun isterse yavaş- kalkıp en son saniyelerini zamandan sayarak algılayamaz.
tarihte bunun değişik örnekleri aslında ortaya çıkmıştır. idam edilen, başı herhangi bir sebepten koparılan insanların baş bedenden ayrıldıktan sonra görme olayının devam ettiği gibi söylentiler vardır. tabi bilimsel boyutunu incelemek epey güç olsa gerek.
bir diğer nokta ise ölüm anını ve ölümden sonrasını düşünmekten çok görüp yaşamak isteyen bazı yazarların, bu son anları kaleme aldığı ve paylaştığı gibi durumlarda mevcuttur.
(bkz: beşir fuad)
evet,artık hikayemin sonuna geldim sanırım.sokakta gülüşen genç kızlar,hergün geçtiğim yolun kenarındaki evsizler,stadyumda çılgınca bağıran kalabalık ve hayatımın her sabahında penceremin önünde ötüşen kuşlar... iyi bakın kendinize,ben gidiyorum,sonsuzluğa...
80' li yıllardaki siyah beyaz televizyonları kapattığınız zaman ekranın tam ortasında 5 cm lik paralel bir çizgi oluşur ve o çizgi yavaş yavaş küçülerek sönerdi. Nedense aklıma hep bu gelir.
Ölümden sonra 1-2dk kadar daha duyabiliyormuşuz. Öldükten sonra arkamdan konuşanın rüyasına girer altına işetirim yemin ediyorum. Delirtmeyin lan beni.