nasıl bir sevgiydi? nasıl sevebildim ben bu kadar seni? o kadar çok sevdim ki, kalbim sıkışırdı bazen. nefes alamadığım olurdu. hep adını sayıklardım, herkese seni anlatırdım.
gizlice gözlerinin etrafındaki kırışıklıkları incelerdim, saymaya çalışırdım. her iki yanağında da bulunan gamzelerinin, gülerken nasıl şekil aldığına dikkat kesilirdim. bir erkekte nasıl bu kadar güzel bir burun olabilir diye tartışırdım kendi kendime... sonra gülümserdim. allah'a şükrederdim. sen yanımda olduğun için.
çok sevdim ben seni. yürürken koluna bile giremeyişim hep çok sevmemdendi. valla bak. dokunmaya korktum. belki istemezsin diye, ne bileyim. "neden kaçıyosun benden" diye sormuştun bir defasında. gülümseyerek "ne kaçması, keyfimize bakalım" diye dans etmeye devam etmiştim. çünkü eğer sen bana o an dokunsaydın, ben heyecandan ölebilirdim. kalbim sıkışabilirdi. her zamanki gibi.
çok zaman sonra, dünyanın en güzel gününü yaşadım ben senin sayende. beni öptün bi gece. geçen sene. 8 mayıs'ta. hatırladın mı? ben etrafımda onca insanın olduğunu unuttum seni öperken. gözlerimi açtığımda kendime geldim. sonra ben daha da çok sevdim seni. insan kendinden çok kimseyi sevemezmiş. ben ilk defa hayatımda seni sevdim kendimden çok.
sonra birden her şey karardı. senin okulun bitti, gittin. asker oldun sonra.
beceremezseniz acı çekersiniz.
acı çektikçe seviyorum dersiniz.
sevmeyi beceremediğinizin en büyük kanıtı da budur zaten.
kurduğunuz her olumsuz cümle içinizi yakar geçer ya kabullenemezsiniz. bu his biraz şeye benzer, hani annenize ya da babanıza ters cevap verirsiniz de kalbini kırdığınızı farkedersiniz ya onun gibidir. içiniz yanar ama üşürsünüz gibi olur. onsuz yaşayıp öleceğinize artık inandığınız için kendinize acırsınız. onun için düşündüğünüz ise meraktır.
beceremiyorsanız sevmeyin.
ya da sevin ne bileyim.
bana beceremediğim hissettirildi, o yüzden saçmalamalarım.
gitmeseydi onun kulu olurdum, çiğneyip geçtiği yolu olurdum, bir ömür aşkıyla dolu olurdum, ne yazık bunları bilmeden gitti...
siyaset, tarih, spor, seks, sigara, içki, para, bilgisayar, telefon, yiyecek gibi milyonlarca şey arasından sürekli onu düşünmek, bir türlü aklından atamamak ne bok varsa onda ve başka şey düşünsen bile aklının köşesinde hep onun olması. *
--spoiler--
"in this country, you make the money at first. when you make the money, you got the power. when you got the power, you got a woman and love"
--spoiler--
bir insanı çok sevmek gereğinden fazla acı çekmek. tabi o seven sevilmiyorsa acı vericidir. bir çift göz, eller, yanaklar ve tenin akıldan hiç çıkmadığı, gözleri buğulaştıran bir hadisedir.
biraz körlük getirir. birisi onu sorsa cevap veremezsin. gözlerinin rengi neydi? sesi? saçları?
çok sevmek, deriden başka bir şey sevmektir aslında. görünürdekinden başka bir şey vardır o insanda, anlatamadığın...
not: o şey nedir bilmiyorum. bilen varsa kitap yazsın.