çeşit çeşit insan var diyoruz ya hani, evet bi bakıma doğru çeşitlilik fazlasıyla ama şöye diyorum ben: bi portakal sepeti düşünün kimisi daha şişki, kimisi daha sertçe, kimisi daha yumuşak falan filan işte bu çeşitlikte olduklarını söyleyebiliriz insanların. hepsi portakal uzun uzadıya incelemeye gerek yoktur eline alırsın ve tercihine göre sepetine atarsın. insanların çeşitliliği de tıpkı böyledir (yani bence kanımca) temelde 4-5 bilemedin 6 tip insan vardır bu sayılı tipler dünyanın dört bir yanına dağılmışlardır ve her birisi farklı farklı hayatlar yaşadıklarından farklı tecrübelere sahip olduklarından dolayı insanlar da insanları gözlerinde büyütüp fazlaca bir çeşitliliğe sahip olduklarını düşünürler.
durum böyle olunca tabi insanları tanımak için ayrılan süre de fazlasıyla kısalabiliyor ama hassas bi nokta var: "bir insanın karşısındaki insanı tanıyabilme-kavrayabilme-anlayabbilme tecrübesi" işte bu kişide haiz olduğu müddetçe bir insanı 3-5 gün içerisinde tanıyabilirsiniz belki de daha kısa. ama bir insan bu vasıflardan yoksun ise ona bütün insanlar karmaşık gelir, o'na göre her insanın ayrı bir dünyası vardır ki büyük bi saçmalıktan başka bişey değildir ve bir insanı tanımanın yıllar alabileceğini düşünür.
bu kişinin hayata bakışı da böyledir hayat ona hep zor gelir karmaşık gelir çözemez altında ezilir, arkadaşlarıyla tartışır ailesiyle tartışır çünkü bi türlü farkına varamaz neyin ne olduğunun. sergilediği davranışları ve o'na karşı sergilenen davranışları eline alıp uzaktan bakıp tahlil edemez çıkarımlarda bulunamaz ve sürekli bi kavga halindedir. bu tiplerin en belirgin özelliklerinden birisi gençliklerine ve geçmişlerine olan bakışlarıdır ya çok özlerler ya da geçmişlerinden dört nala kaçarlar ortalama bi seviyede değildir hissettikleri. ve farkında olmadan yaşayıp giderler.
dedim ya bir insanı tanımak için yıllara ihtiyaç yok aslında tümüyle hayatı kavramayı deneyen (kavrayan demiyorum) her insan kıyısından köşesinden neyin ne olduğunun farkına varır ve hiç bir insanı hiç bir olayı hiç bir durumu olağandışı ve tanımlanamaz görmez. bu kişi için ise bütün kavramlar yerli yerindedir karışıklık yoktur duygular da düşünceler de pür-u pak bi şekilde devir daim ederler.
1 haftada da tanırsınız bir insanı, 30 yıl evli kalsanız bile tanımamış olduğunuzu anlayabilirsiniz bir gün aynı insanı.
velasıl böyle bir süre yoktur.
insanın yeri gelip kendini tanıyamadığını düşünürsek karşı tarafı tanımak için çabalamak yersizdir. ayrıca insan değişken bir varlıktır değişir kendini yeniler 10 sene sonra aynı şeyleri düşünüp aynı şeyleri yapan insan ilerleyememiş insandır. ayrıca insanları tanımak yoktur anlayabilmek vardır.
günümüz dünyasında artan çeşitli olayların sonucunda insanlarda hasıl olan çaba. *
bir insanı tanımak ancak ve ancak onunla aynı evde yaşamakla mümkündür. aynı sınıfta, iş yerinde, kahvehanede, köşebaşında, vb. yerlerde ne kadar süre birlikte eylem içerisinde olunursa olunsun kişi asıl benliğini, bütünlüğünü saklamak niyetindeyse bunu çok iyi bir şekilde başarır. buna örnek olarak şunu verebilirim:
amcamlar yıllarca kahvehanede okey oynadıkları oyun arkadaşlarının ne işle meşgul olduklarından bihaberdir. aradan yıllar geçmiştir ve evdeki fayansları değiştirmek gerekmiştir. yaz sezonu olduğundan bütün ustalar fazla mesaiye kalmaktadırlar, yani hepsi doludurlar. amcam yana yakıla fayans ustası aramaktadır ve bir tanıdık mehmet ustayı önerir. telefonda randevulaşılır. görüşüp anlaşmak için buluştuklarında amcam karşısında bir de ne görsün, yıllarca aynı masada fayans dizdiği, okey oynadığı, adam karşısında usta olarak dikilmektedir. kısa süreli bir şokun ardından önce kısa süreli hasret giderilir ve nihayetinde tamirat konusunda gerekli görüşmeler yapılıp anlaşılır.
yukarıda verdiğim örnek çok basit, hatta komik bir olay; fakat olaya bakış açınızı genişletmek için gayet güzel bir örnek olduğuna inanmaktayım. buradan iki sonuç çıkabilir: birincisi; bir insanı tanımak ancak ve ancak sizin kendi gayretinizle olabilir, sormayıp etmez, gerekli gözlemleri yapmazsanız ne kadar uzun süre de birlikte vakit geçirirseniz geçirin o insanı tanıyamazsınız. ikincisi ise; az önce de belirttiğim gibi karşıdakinin kendini size açmayı istemesine bağlıdır.
aynı evde yaşama durumuna dönecek olursak; herhangi bir canlıyı en iyi kendini en rahat hissettiği ortamda en doğru ve tarafsız bir şekilde gözlemleyebilir, anlayabilir ve dolayısıyla tanıyabilirsiniz. yani, biriyle aynı evde yaşamaya başladığınız vakit her iki taraf da çok kısa bir süre rol yapabilir eğer yapma gereği duyuyorsa. en geç bir hafta sonra öz benliğini açığa çıkaracaktır hiç şüphesiz. zira buna da en güzel örnek çok iyi sevgiliyken ya da çok iyi arkadaşken aynı eve çıktıktan sonra neredeyse birbirine düşman olan kişileri gösterebiliriz.*
En az 1 yıldır. Ayriyeten bir insanı tanımak için belli sürenin yanında onunla birlikte şu gibi anektodlar tecrübe edilmelidir;
- para meselesi. Para konu olunca insanı iyi tanırsın.
- kötü bir an yaşamak. Birlikte kötü bir an yaşadığınızda tavırlarından anlarsınız. iyi günde herkes çok cici çünkü.
- sadece kendini düşünüp düşünmediği. Çıkarlarınız ayrıştığında orta yolu bulmak yerine sadece kendi isteğini düşünüyorsa bencildir.
Bunların hepsini ortalama 1 sene içerisinde anlarsınız.
iki saatlik bir muhabbette kimse benim yoğurdum ekşi demez.
çok iyi tanıdığını sandığın dostun birlikte devirdiğiniz yıllar. bir anda çuvallar büyük madilik.
her zaman derim mayası bozuksa özünde bir gün patlak verir.