en güzelidir. vedalaşırken canınız yanmaz. hep gülen haliyle hatırlarsınız. söylenmeyen şeyler kalmıştır belki ama sizin için değerliyse, o zaten biliyordur bunları.
anlatılası olmayan yasanması gereken ama keske yasamasaydın denılen durumdur.sankı ıcıne dogmustur son kez el salladıgın bilirmiş gibi otobüsün içinde bekleyen ona bakarsın ve o bakısın son bakıs son gulus oldugunu bılmeden tamda aklına kazırsın.
zamanı kontrol edemeyeceğinin farkına varmakla sonuçlanır genelde, keşke dersin ardından, keşke o ana geri dönebilsem ve içimdekileri söylesem, doya doya veda edebilsem... ve daha kötüsü de vardır bir insanı son kez gördüğünü sezmek işte o an napıcağını şaşırır ayrılmamak için çırpınırsın, elinden kayıp gittiğini seyrederken...
o sonkezlik eğer ölümle sonlanıyorsa acıdır be. belki bilsen içindekileri dökerdin. belki onu mutlu edecek şeyleri dillendirirdin ama yürekten daha da inceden olurdu son sözleriniz. ama bilmeden her
zaman ki sıradanlıkla , öylesine konuşmuşsundur onunla. cümleler özentisiz , gülmeler sahta kalmışıtır yine. acıdır işte ölümden de acı belki de.
o insanın nasıl hatırlanacağı ile de ilgilidir. belki de hatırladığınız ona ait son görüntü yüzü olmayacaktır. o hep sizin için yüzsüz bir hayal olarak kalacaktır.
onun için nasıl hatırlanmak istiyorsanız, öyle gidin.
okadar zor ki. o insanı her hatırlayışında aklına o an gelir genellikle. özlediğinde, onu hissettiğinde, yüzünü hatırlamak istediğinde o an gelir gözlerinin önüne.
araya giren ölümse cok acı bir durumdur. havada kalan sözler aklınıza gelir, sunuda demiş olsaydım, bi kere sarılsaydım keşke gibi şeyler aklınıza gelip duracaktır.
canınız kadar sevdiğiniz birisi hayata gözlerini yumduysa eğer çok acı verir. son gördüğünde sarılıp, öpmüş olsan bile keşke zaman geri gitse de doya doya daha fazla öpüp, sarılsam denilir... yani sonlar ne şekilde olursa olsun acı verir.
oysa ne güzel geçmişti düğün, yeşimin duvağını kaldırıp anlından öptüğünde çılgınca alkışlamıştık ve allah bu birlikteliği daim etsin demiştik. oyun havası çaldığında hiç oturmamıştın, halayda el eleydik, eğleniyorduk. düğünü kameraya alan gençle dalga geçiyorduk üstelik, herkesi çek, bu mutlu günümüzde burda olan herkesi demiştin be kuzen.
bok vardi düğün gecesi arabayla kuşadasına balayına gideceğiz diye tutturacak. bir gün bekleyemedin, kısacık bir gün.. biliyorum, onca yıldır araba kullanıyordun, tek bir kere bile hata yapmamıştın, yapmazdın. hızı hiç sevmezdin, kurallara uymadığın zaman kendi kendini cezalandırırdın. bir gün daha bekleseydin balayı için, o kamyon o yoldan defolup giderdi. seni en mutlu gününde almazdı bizden be can dostum.
3 yıl oldu sen gittin gideli, hiç bir düğünün sonunu bekleyemiyorum artık, ortasında çıkıveriyorum dışarıya. kameraya artık gülümseyemiyorum, halay çekmiyorum tam 3 yıldır. ankaralıyız oyun havasını severiz bilirsin ama tat vermiyor be canımın içi.
arabaya binemez oldum, emniyet kemerine elimi değemez oldum, o gün sıkı sıkı ben takmıştım, "dikkat et lan kendine" diye de tembihlemiştim. ulan senin gibi bi adama öyle bir ölüm yakıştımı diyorum her aklıma geldiğinde, ve bak yine geldin aklıma.
son kez gördüğümü bilsem yemin ederim daha sıkı sarılırdım ulan sana, o kadar uzun sarılırdım ki, o lanet kamyon çoktan çekip giderdi, ve sen balayından geldiğinde havuz keyiflerini anlatırdın bana. yeşim o kadar da dalga geçmişti "çifte düğün yapsaydık sizde gelirdiniz meralle" diye. keşke çifte düğün yapsaydıkta, seninle beraber ölebilseydim be can kardeşim.
özledim seni özgür, hemde çok özledim. gel de sigaramı yak şimdi..
bu seneki doğumgünümde...02.12.2007...birden o aklıma geldi nedense...hayatımdaki en kötü doğumgünüydü belki de...2 gün öncesi..30.11.2007...o gün aslında o kadar mutluydum ki...ilk öğretmenlik deneyimimi yapmak için fakülteden çıkmıştım..böyle bi heyecan yok zaten..hele de ilkokuldan beri öğretmen olmayı hayal edinen ben için...fakülteden çıktım...bilenler bilir erzurumda ılıca ilçesini...ordaki Atatürk ilköğretim okulu:) her neyse uzatmayalım...saat 11 sularıydı...hayatımdaki en berbat mesaj geldi..."Muhammedi kaybettik" yazıyordu...ismimiz yanyana yazıldığında hep mutlu oldugum insan bu kadar çok acıtmıştı canımı...mesaj sahibini arayıp inanmadığımı hatırlıyorum...sonrada olduğum yere kapaklandığımı...
2 hafta öncesi ettiği telefon geldi aklıma..."Seni çok özledim bitanem gelince görüşeceğiz bu sefer tamam mı?" dediğini..."Söz veriyorum canım benim söz görüşeceğiz" dediğimi..Sözümü tutamadım affet beni bitanem...
Sözün özü ona söz verdiğin halde son kez görememektir en acısı...
ayrılırken o yeşil gözlerindeki acıyı gördüm. tekrar göremediğim, görmek de istemeyeceğim acıyı. sanki hissediyordun, sanki bir terslik vardı. ''neden soğuksun, bir sorun mu var?'' dedim. kafanı salladın yüzünde o bildiğim gülümsemenle. ellerini tuttum. bana aldığın kolyeyi gösterdin. sana sarıldım. bebek gibi kokuyordun yine... hep de öyle kokardın zaten. dakikalar sanki büyülü gibi geçiyordu. o kadar sessizdik ki... bu sessizlik canımı sıkmaya başlamıştı. ayağa kalktın, ''ben artık gideyim'' dedin. ellerimi sıkıca tutup ''hoşçakal bebeğim'' dedin. tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. sen bana hiç 'hoşçakal' demezdin ki... hep 'görüşürüz' diyerek ayrılırdık... bu 'hoşçakal' hiç hoşuma gitmemişti. arabaya bindin. sen hareket ettin, ben ise çalan telefonu cebimden çıkarmak için eğildim. o anda içimi yakan fren sesiyle doğruldum ve...
artık sen yoktun...
ama yine de sana 'hoşçakal' demeyeceğim... görüşürüz bebeğim...