namağlup tek takım olduğu için, hadi herşeyi geç, renkleri kırmızı-beyaz olduğu için. türkiye olduğu için. emin olun beşiktaş o saçma sapan renkleri ile övündüğünüz takımlardan çok daha büyük bir camia dır.
sevinmek için sevmedik sözü yeterli bir cevap olacaktır. başarı için sevmedik. anlayın artık sadece galibiyet alınca sevmiyoruz beşiktaşı. kupa kaldırınca değil.
seyirci değil, taraftar olmak istediği için, ilk kez tribüne gittiğinde o ambiyanstan kopamadığı için, hayatın tüm gerçeklerinin sadece siyah ve beyaz olduğu için, hayatta her şeyi başarıya endeklemediği için, kimsenin anlayamadığı bu sevdayı tanıma fırsatı bulduğu için diğer takımlar umrunda değildir.
Galatasaraylıyım. Geçen senelerin birinde Galatasaray macını radyodan dinlerken o kadar sıkıcı gidiyordu ki öbür şeylere baktım ve beşiktaşın gençlerbirliği ile macını dinliyim dedim. zaten inönüdeydi mac ve taraftarın sesi o kadar baskındı ki, adamlar kısa kısa yok edeceklerdi farkındaydım ama yine de taraftardan öyle bir ses cıkıyor ki adamlar tam takır bağlılar takımlarına bence bu kadar fanatik bir taraftar mevcutken zaten baglanmaması tutmaması olası bir şey değil.
birinci dünya savaşında kapılarını fransız komutanına açan yahudi kırması takım taraftarlarının anlayabilmesi mümkün değildir. sağcısıyla solcusuyla her türlü etnik kökeniyle ''taraftar'' çatısı altında toplanabilmiş kulübüz. halkın takımıyız. hakemlerle maç kazanmayız.
şöyle ki; çoğu insanda çocukluktan başlar bir takıma olan aşkı. bu tesadüfi bir aşktır. kimine babası, kimine annesi, kimine dayısı, kimine mahallenin saygı duyulan abisi bir takımı sevdirir. belki başka bir ailede doğsa, başka bir mahallede büyüse şu an nefret ettiği takımı tutuyor olacaktı. ama bu kadar basit değildir işte. tuttuğu takımla büyür, o takımın renkleriyle çıkar yan mahallenin çocuklarıyla oynadığı maça. o formayla terler, o formayla gol atar, o formayla üzülür arkadaşından yediği gole. o formayla gider kırk yılın başı takımını desteklemeye. ilk kez stata girdiğinde, o kocaman yemyeşil sahaya bakıp tüyleri diken diken olduğunda o renkler vardır üstünde. takımı gol yediğinde gözyaşını o formanın kollarına silmiştir. yıllar geçtikçe, çocukluktan kalma formalarına bakıp, yeni formasına eklenen yıldıza gururla bakmıştır. bir ingiliz takımından 8 gol yediğinde, ezeli rakibine 6-0 yenildiğinde, veya ezeli rakibi sahasında kupa kaldırdığında en çok o utanmıştır sanki kendi suçuymuş gibi. yine de ezdirmek istemez takımını, kabullenmez yenilgilerini. biz sevinmek için sevmedik der. bizim uefa kupamız var der. siz fransız takımısınız der. demek zorundadır çünkü bunu. babasının ona ilk kez aldığı formanın naylon kokusu hala burnundayken, takımına laf söyletmesi mümkün değildir. velhasıl kelam, bu duyguları kendi takımı için gerçekten yaşamış olan bir insan, başkasının tuttuğu takımı sorgulamaz bile.
Şimdi mesela ben shelby-gt350ye biniyorum babam doğum günümde hediye almıştı söylemesi ayıp. Bizim otelin receptionisti ucuz bir arabaya biniyor 50,000tlye almış adını bile ilk defa duydum. Bu da onun gibi bir şey. Fakir takımıdır. Küçük başarılarla mutlu olanlar tutar.
aramızda hiç mi çirkin annesi, hanzo babası olan yok hiç mi eli yüzü düzgün olmayan biriyle çıkan yok ee var. Peki sen bunları sevmiyor musun seviyorsun buna benzer birşey işte bu da sorunsal falan değil yani.
doğru soru bir insan evladı hangi akla hizmet hiç maçına gitmediği stadının kapısından bile içeri girmediği bir takımı nasıl tutar olması gerekendir.manyakmısınız ulen git şehrinin takımını destekle topcunla sinema da karşılaş sohbet et aynı kafeye git fotoğraf çekil , bu yavşakların götünü kaldırma yeterki...