bir ideolojiye bağlanmak kendi zihnini o ideolojinin duvarlarına hapsetmek demektir. başkasının çok daha önce hiç bir ideolojiye bağlanmadan geçip gittiği yollardan tekrar aynı şekilde gitmek demektir.
düşmanları tarafından barış ödüllerine layık gösterilip ve yüzyılın dahisi olarak adlandırılmış, bugün çin'de dahi kahraman olarak kitaplarda yerini almış olan ülkemizin kurucusu kemal atatürk'e amerika'lı bir gazeteci cumhuriyet'in 10. yılında yaptığı röportajta şu soruyu sormuştur.
"bugün kemalizm adında bir ideolojinin oluştuğu ve türkiye'nin buna göre yönetildiği batı'daki yaygın bir görüş, gerçekten böyle mi?"
kemal atatürk'ün ise verdiği cevap çok kısa ve nettir.
"ben hiç bir ideolojiye bağlı değilim, sadece akılcıyım."
insan sadece aklına uyanı seçmeli ve uygulamalı. kendisini bir gruba dahil etmemeli. bu konudaki başka bir örnek ise deniz gezmiş'tir.
deniz gezmiş solcularla birlikte eylemlerde bulunduğundan dolayı kimine göre sosyalist kimine göre ise komünisttir. ancak mahkemede şöyle söylemiştir.
"burada 24 genç değil, mustafa kemal'in kendisi ve onun ilkeleri yargılanmakta." şimdi bunu okumak bize deniz gezmiş'in atatürkçü olduğunu da göstermez. çünkü deniz gezmiş de ideolojisi olmayanlar arasındaydı. kendisi mahkeme de;
"bu ülkede mustafa kemal'i sahiplenenler varsa onlar da bizleriz!" demiştir. ancak kendisi sadece mustafa kemal'i değil lenin, stalin ve mao gibi pek çok lideri sahiplenmiş kiminin kusurlu yönlerini red etmiş kiminin ise olumlu yönlerini kabul etmiştir.
bu konudan deniz gezmiş istanbul üniversitesinde iken dönemin gençlik liderlerinden lütfi kıyıcı nasıl bash etmekteydi?
lütfi kıyıcı bir gün yanındki, arkadaşı devrimci hukukçular örgütü kurucularından deniz çamlıbel'e dönüp şöyle söylemişti.
"şu çocuğun ne dediği, ne yaptığı, ne düşündüğü pek belli değil. çok karmaşık bir düşünce yapısı var. bir bakarsın stalin'i bir bakarsın kıvılcımlı'yı bir bakarsın atatürk'ü, bir bakarsın ikinci kurtuluş savaşı'nı bir bakarsın lenin'i savunur. ben bir şey anlamadım."
deniz gezmiş'in de bir ideolojisi yoktu. o sadece eşitsizliğe başkaldırmıştı. ve tam bağımsızlık istiyordu. kendisi bir gün sağmağcılar cezaevi'nde yatarken cila atlöyesinden büyük bir şişe ispirto çalmışlardı. ispirtoya şeker ve limon katarak içki niyetine içiyorlardı. deniz ise bu esnada pencereden ilerideki apartmanları izliyordu.
bu anısını anlatan dündar kılıç şöyle devam etti:
"yanına gittim, ne düşünüyorsun diye sordum. verdiği cevap şöyleydi; şu an şu ilerideki apartmanlarda viski içerek havyar yiyorlar siz ise burada ispirto içiyorsunuz bunu düşünüyorum. demişti. ben de o an kendimi komünist gibi hissetmiştim."
dündar kılıç'ın yanıldığı nokta ise eşitsizliğe her başkaldıranın komünist olmak zorunda olmamasıydı. tıpkı deniz gezmiş gibi. deniz'in ideolojisi olmadığına bir kanıt da 10 kasım 1968 yılında atatürk adına bir yürüyüş düzenlemişlerdi. kendileri samsun'dan yola çıkmış ankara/anıtkabir'e gelmişlerdi. ve deniz gezmiş o gün anı defterine şöyle yazmıştı.
"amerikan emperyalizmine karşı ikinci kurtuluş savaşımızda gerçekten izindeyiz. milli kurtuluş savaşımız yok edilemez. onu yok etmek için türk milletini yok etmek gerekir."
aşşağıda da mahkeme savunmasından bir kesit yazmaktadır.
"biz 50 sene evvel kurtuluş savaşı vermiş bir ülkenin çocukları olarak kurtuluş savaşı'nın gerçek tahlilini yapmaya her zaman için müktediriz. biz yine çok iyi biliriz ki türkiye kurtuluş savaşı'nı yapmak için samsun'a çıkanlara istanbul örfi idaresince ve mahkemelerince idam cezası verilmiştir. ve yine bilmekteyiz ki, osmanlı imparatorluğu'nun yüzlerce generalinden ancak bir kaç tanesi kurtuluş savaşı'na iştirak etmiştir. ve yine bilmekteyiz ki kurtuluş savaşı yapıldığı sırada istanbul'da bulunanlar bunları yapanlara eşkıya demiştir."
bir bilimadamının dediği gibi :
"dinler ve ideolojile büyük beyinlerin küçük beyinleri güdmek için uydurdukları düşüncelerdir."
dünyaya hiç bir zaman bir ideoloji huzur getirmemiştir. ve her savaşın ardında mutlaka bir ideoloji yer almıştır. örneğin: sovyetler cepheye halkını sürerken onları "eşitlik" hayalleriyle kandırmıştır. ve ne ilginçtir ki aynı şekilde amerika ve onun uyduları da cepheye insan sürerken "özgürlük" hayalleriyle onları kandırmıştır.
halk hiç bir zaman bir bir ideolojinin umrunda olmadı. ideolojiler her zaman halkı arkasında toplayıp güç elde etmek isteyenlerin en kolay ilizyon araçları oldu. ve onların düşündüğü "senin çocuğuna harçlık verebilip veremeyeceğin değil sadece nasıl daha fazla güç kazanabilirim" düşüncesiydi. işte bu yüzden bir ideolojiye bağlanma. ve kendi yolunu çiz. bir gruba bağlı olma başkalarının yolundan gitme. sadece kendi inandığın yoldan git...