100ü aşkın gündür evde olmanın rutin mutluluğu içerisindeyim bugün de. yine yatağımdan yazıyorum sana bunları. öylesine iş başvurusu yapma aşkıyla doluyum ve öylesine başvuru yapacak firma kalmadı ki...
köşedeki bakkal hüseyin'e sorsak ondan bile özgeçmişim çıkacak.
şanssızım ben günlük.
para yok. borç gırtlakta...
senelerce dirsek çürüt üniversite oku, sonra bi sikim olama... olacak iş değil!
hani istihdam yaratacağını iddaa eden girişimci ruhlar? nerede vaatlerde bulunan devlet büyükleri? hadi bana bir iş bulsunlar...
sevgili günlük;
bu gün 11de kalktım kahvaltımı yaptım daha sonra annemle müge anlıyı izledik daha doğrusu o izledi ben boş boş baktım.
sonra üniversite günlerim geldi aklıma hayallerim daha fazla yazamayacağım sanırım kendine iyi bak günlük.
Gece-gündüz, zaman-mekan kavramlarını karıştırıp, biyolojik saatime de mor kıvılcımlar çıkarttırarak soktuğumdan dolayı, sana her gün aşırı yazamıyorum. sana bunları böyle malak gibi anlatıyor olmam ve beni kimsenin uyarmıyor olması da içinde bulunduğum durumu daha trajik hale getiriyor. neyse,
artık legal değil illegal işlere girişim yapmayı planlıyorum ama bende bu şanssızlık varken onda da ilk işimde enselenip müebet ile yargılanırım.
(bkz: ne iş olsa yaparım).
sevgili günlük hayatımda ilk defa işsiz kalıyorum. Karşılaştığım herkesin işini sorup maaşını hesaplamaktan helak oldum.
kaç gündür iş bulamıyorum.
rüyalarımda çocuğumu Afrikalı açlar gibi görür oldum.
eşim destek çıkmaya çalışsa da içimden bir ses, nedense sol taraftan geliyor, evine ekmek parası getiremeyen bir erkeği niye sevsin ki diye sorup peşinden yankılı ve kocaman bir kahkaha atıyor.
konuşmamın, davranışlarımın hatta yürümemin değiştiğini söylüyorlar.
hayat nasıl da sakinleşti ve benim dışımdaki herkes genç gibi...