söz afilli, yalan yok. fakat saçmalıktan ibaret. sadece laf. mevzu şu: günün birinde sakat bir adam karşıdan karşıya geçmektedir ve tam araba çarpacakken kahramanımız kolundan tutup onu kurtarır ve böyle böyle napıyon reis der ee tanrı nolacak der kötürüm adam da içindeyiz zaten tanrı bu dünya der kahramanımız şok, iptal. sonra kitap okumayı bırakır. yine de emeğe saygı eskiden yaratıcı yazarlar varmış.
hasiktir oradan denilesi başlık. ben kısaca özetleyeyim arkadaşlar:
herif sakatın birinin hayatını kurtarıyor, ona tanrıyı sorup, 'içindeyiz' cevabını alıyor. bundan da çok etkilenip o günden sonra kitap okumayı falan bırakıyor ya da başka tarz kitaplar okumaya başlıyor. saçmalığın daniskası dedikleri bu olsa gerek. bir de 400 kişi beğenmiş.
aklına afilli bir söz gelmiş yazarın, sırf beğeni almak için, uydurduğu ya da en azından benim fake olduğunu hissettiğim hikayeye gelişi güzel yapıştirmış olduğu şık ve bir o kadar da orjinal olan başlıktır.
anneanneye kanser teşhisi konmuştur ama durum çok da vahim değildir. Işın tedavisi işe yaramaktadır. Sıkıntı her gün Ege Üniversitesi Hastanesi Onkoloji Servisine gitmektedir. Anne ile anneanne her gün yollanırlar oraya. Yazdır iş güç yoktur. Denir ki anneye bir gün "Sen dinlen bugün ben götüreyin ninemi hastaneye". Anne gönülsüzce kabul eder, yorulmuştur çünkü gerçekten.
Hastaneye gidilir. Işın tedavisi biter. Doktorla görüşmek gerektiği için, beklenmeye başlanır lakin bir türlü sıra gelmez, doktorun işi bitmez. Sıkılmaya başlanır çok fena oflarır, puflanır. Anneanne sessizce beklemektedir oysa. Ama siz gençsinizdir ya iki dakika duramazsınız yerinizde.
Sonra beklediğiniz doktorun kapısı açılır. Üzerinde rengi güneşten solmuş gri ceketi ve köylü kasketiyle bir amca çıkar dışarı geri geri. Saygısından arkasını dönmemiştir doktora. Sonra yavaşça başı eğik, yüzünü sizden tarafa çevirir. Ve siz görürsünüz ki amcanın burnu yoktur. deri kanseri midir başka bir şey midir bilemezsiniz ama amcanın burnunun olması gereken yerde siyaha çalan mor renkte bir delik vardır...
O an anladım bana verilen hayatın ve sağlığın değerini.. Beynime kazınan o görüntü, içimi sıkan bütün dertlerin aslında sadece oyun olduğunu öğretti bana..
Burnu yok olmuş bir insanın varlığının karşısında benim ne derdim olabilir ki!
+görkem: anlat kardeşim
-prospektusbilgileri: zaman çok hızlı geçer be kardeşim. yani ne bileyim daha dün doktorayı kazanma derdindeydim bugün üstten ders alma derdindeyim.
+ e ne güzel kardeşim. daha bundan 1 sene önce muhabbetini yapardık bu durumun. hatta dedik ki keşke dememek için hayallerimizin peşinden koşacayık dedik.
- komşunun bahçesindeki çimen bize hep daha yeşil gelir kardeşim her daim. şükretmesini hep bilen bir insanım. hayatımda sahip olduğum 1 liraya bile şükrettim. bugün allaha şükür hedeflediğim çoğu şeye ulaştım ama insan hayatındaki eksikleri görünca hep istemeye devam eder sürekli hedefler.
+ olacak kardeşim. her şey zamanla olur. bu da olacak neden olmasın.
- inşallah kardeşim. aslında bazen düşünürüm derim ki insanların hedefleri birbiriyle çakışmasın önemli olan o. yani sen hayatını cağ kebabı yiyerek devam ettirmek istersen manisada yaşaman pek mümkün değil.
+ öncelik belirlemek durumunda kalır insan bazen kardeşim. seçmek durumunda kalır. seçerkan vazgeçmek durumunda kalır simultane olarak.
- bu konuşmanın sonu gelmez kardeşim. benim kararlarımı sigaramın dumanına saklamam gerek. biramın kuruyemişimin içine gömmem gerek. en iyisi biz şeftali kebabuna devam edelim. hellime abanalım. keo marka biramızı yudumlayalım. ne yaşanacaksa o yaşansın bu geri kalan 37 senelik hayatımızda. hayal kurmak en güzeli. fotoğraflarla beslenmek en lezzetlisi*
+ şerefine kardeşim!
- geçenlerde birinci sınıflardan bi kızla konuşuyorum.
+ hangi kız?
- nurçağ diye bi kız var. benimle aynı memleketten.
+ evet hatırladım.
- herneyse ben takılıyorum ona biraz. yaa diyorum çok sosyalsin sen daha birinci sınıfsın ama maşallah 4., 3., 2. ve 1. sınıflardan bayağı tanıdıkların var. o da diyor ki öyle olacaksın başka türlü çekilmiyor hayat. ben de soruyorum tabi bunu nerden tanıyorsun şunu nerden tanıyorsun diye, bi ara seni de sordum. onunla çalıştayda tanışmıştık. nasıl bi kız dedim, ne biliyim işte iyi kız dedi *
bende aynı fikirdeyim onunla. sen iyi bir kızsın ama tabi insanlar bir kişi hakkında görüş birliğine varmıyor. bazen her kafadan bir ses çıkabiliyor. örneğin senin hakkında arkadaşlarının düşünceleri siyahla beyaz kadar farklı olabiliyor.
+ nasıl yani? biri benim için bir şey mi dedi?
- başkalarının ne dediğiyle ilgilenmiyorum. illaki bir cevap istiyorsan sana şöyle bir hikaye anlatabilirim. önünde bir problem var, matematik problemi. çünkü hayat da bir matematiktir. bugüne kadar kaç kere sevdin, kaç kişiyle birlikte oldun, kaç kere aldattın, kaç kere aldatıldın, kaç kere ağladın, kaç tane gözyaşı döktün, beni kaç harf sevdin, benim için kaç kez intihar girişiminde bulundun? hayatla ilgili tüm bu soruların cevabı matematiktir.
problemi okumaya başlıyoruz ve sona doğru geldiğimizde problem sana diyor ki pi yi 3.14 alacaksın. senin o anda nedense aklından geçiyor ne 3.14ü yaa? 3 alıcam ben diyorsun. fakat problem 3.14 alacaksın diyor, hatta okumaya devam ettiğinde de bu cümleden sonra virgül koyup 3 almayacaksın diyor sana problem. bu durumda problemin çözümü için 2 algoritma vardır. ya pi yi 3.14 alıp problemi doğru çözeceksin, insanların gözünde üst seviyede olacaksın, kendine saygın artacak, başkalarının sana saygısı artacak. ya da pi yi 3 alıp problemi yanlış çözeceksin, insanların gözünde alt seviyede olacaksın, kendi değerini sorgular hale geleceksin, sahte mutluluk senaryoları çiziceksin ama aslında mutsuz olacaksın. iki problemin çözümünde de arada çok ince bir çizgi var. iki sayı sayı arasındaki fark 0.14 gibi küçük bir fark olsa da hayatın sana getirdikleri ve senden aldıkları arasında çok büyük fark olacaktır. doğru tektir, pi yi 3.14 alıp doğruyu bulursun. ama yanlış çok çeşitlidir. ben senin 3'lük değil 3.14'lük bir kız olduğunu düşünüyorum. çünkü sen iyi bir kızsın ve başkalarının ne dediği umrumda bile değil. önümüzde belirli bir süre var seninle aynı ortamda bulunabileceğimiz. ve sen ne zaman 3.0'a düşersen seni 3.14'e çıkarmak için elimden geleni yapıcam..
böyle insanların,olayların,vakaların ve daha fazlasının olduğu biliniyor.intihar edeceğim diye kendini kandırırken açlıktan yüzlerce insan zaten ölmüş oluyor.bir kitabı okuduktan sonra hayatım değişti diye düşündüğün süre boyunca
2 canlı türü daha evrenden silindi.tanrı yoktur diye küfür ettiğimiz zamanlar olsa ne yazar olmasa ne yazar?
zeka özürlü insanlar bunları sormadan farkına varmaksızın yaşıyor hayatta. bundan sonra tanrının varlığı kimi ilgilendirir. sakat insana "tanrı?" diye soru sormakla hayatın anlamı mı keşfedilecek ? o da yaşadığı tecrübelere
ve belkide hayata tutunma olarak tanrıyı seçiyor. peki ya "hayır inanmıyorum" deseydi? çok düşük bir olasılık.
ancak bunu diyecek olan milyonlarca insan var.hepsi mi harküleyt bir hayat yaşıyor..
muhtemelen ismet özel e yakışacak bir cümledir, hayatının genç yıllarını markizm ile harcayan bu kıymetli yaşayan en büyük şairimiz, hayatın içinde gerçekleri okuyarak bulduıgu islam ile şereflenmesinin tarifi olabilecek cümledir.
das kapital ile kirlenmiş bir hayat ın kur an ile şeref buldugu ve inş öylede tamamlanmasını diledigimiz, ömrününuzun ve aynen bugün gibi bereketli olmasını diledigimiz ismet özel ide anmış oldum burda.
herkes yazar artık. kimse bilmez de okumayı, birer birer dökülür kelimeler ortaya.
bir de;
bir yazar değiştirdim, hayatı okudum.
değişenler okumayı da öğrendiler.