Hz: Muhammed'in güzelliğini, Hz. Aişe şu sözleriyle ifade etmiştir:
"Hz. Yusuf'un güzelliğini gören kadınlar, Onun güzelliğinden kendilerinden geçerek, ellerindeki bıçaklarla parmaklarını kesmişlerdi; eğer onlar, Hz. Muhammed'i görselerdi hançeri yüreklerine saplarlardı."
uzun selvi boyuna bakarken içim erirdi, hele o kapkara gözleri ve saçları beni engel olamadığım bir şekilde kendine çekerdi. hiçbir şey değil sadece saçlarının siyahı olmak isterdim. yıldızlar sanki saçlarının siyahında parlıyor gibiydi.
koklayarak öperdi. boyu yetişmediği için kaldırımın üzerine çıkardı. dakikalarca boynumu kokladığı zamanlar olmuştur.
güzel düz saçları vardı ancak alnı çok genişti. bir de saçları çok çabuk yağlanıyordu. bu yuzden sık sık saçlarını yıkardı. esmer olduğu halde saçlarını sarıya boyatmıştı. kendisi de beğenmemişti o halini. ibrahim yattara'ya benzemişti. allahtan tez zaman da eski haline getirdi saçlarını.
gördüğüm en güzel kahverengi gözlere sahipti. birde uzun sarı saçları vardı. işteyken toplar, iş dışında hep serbest bırakırdı.
sabahları makyaj yapmadan işe gelirdi. makyajsız hali çok daha sevimliydi. hatta en güzel haliydi.
güzelliğinin farkındaydı ama bunu dile getirmezdi. mütevaziliği elden bırakmazdı. güzel olduğu söylendiğinde gözleriyle hafif yukarı bakar, dudaklarını sıkıp şımardığını söylerdi ama asla şımarmazdı.
çayın yanında mutlaka yiyecek birşeyler alırdı ve yalnız çıkmazdı. sakız çiğnemeyi ve çikolatayı çok severdi. bu yüzden arabada ikisini de eksik etmezdim. elimden geldiğince bulundurmaya çalışırdım. bazen düşünüyorum çikolata yediğimi için mi bu kadar tatlıydı. daha önce çikolatayı bu kadar seven birine rastlamamıştım.
çikolatayı yedikten sonra pişman olurdu. "-off yine kilo alacağım!" derdi.
ama yine de çikolata yemeden vazgeçemezdi. fırsat buldukça tartıya çıkıp kilosunu ölçerdi. kilo alınca kötü görüneceğini düşünürdü oysa kilo aldığında bile güzelliğinden birşey kaybetmezdi.
insanların kalbini kırmaktan çekinir, iyi niyetini suistimal ettirmezdi. haksızlık karşında lafını esirgemezdi. adamın karşısına çıkar çatır çatır konuşurdu.
toplu halde gezmeye sever, organisazyonlar düzenlerdi. zaman problemi pek olmuyordu. ama beklemeyi de bekletmeyi de sevmezdi. hiçbir buluşmada geç kaldığını hatırlamam.
diş macunu reklamlarında oynayabilecek kadar güzel dişleri vardı bir de ince dudakları. belki de bu yüzden bu kadar güzel gülüyordu. gülerken de gözlerini hafif kısar gözlerinin içide gülerdi.
beğenmediği esprilere gülmezdi.
güzel küçük elleri vardı. kış günü ellerini ısıtamadığından şikayet ederdi. bir kereseinde sağ eline diken batmıştı. diken onun eline batsa da benim canım daha çok yanmıştı.
karşısındaki konuşmadan konuşmazdı ama toplu halde gidilen yerlerdi muhabbeti o açardı. fotoğrafa meraklıydı. makinenin önünde olmak kadar arkasında olmayı da severdi. hatta daha çok severdi. poz verirken başını hafif sağa çevirirdi.
diğer kızlar gibi trip atmazdı, atanları da sevmezdi.
kendi elemanlarım iş yapmaktan kaçınırken o kendisi gelir yardım ederdi.
büyük hırsları yoktu.
bir masal veya roman kahramanı kanlı canlı bir şekilde karşımda duruyordu sanki. onu tanıyana kadar kafamdaki "ideal kız" bile onun kadar ideal ve güzel değildi. bütün kriterlerimi yerle bir etti. ismiyle müsemma olan insanlar vardır, kendisi işte tam onlardandı. adının hakkını verecek kadar iyi bir insandı.