türkiye nin içinde bulundu açlık sefalet ve hayat pahalılığının özeti olan durum. sol iktidar olmadığı sürece halktan yana karar alınamaz halkçı politika üretilemez . halkın bu derece sefil ve cahil olmasının tek sebebi sol iktidarın tek başına gücü eline alamamasıdır. türkiyenin gelmiş geçmiş tek solcu lideri mustafa kemal dir. eh birazcıkta ecevit .
ak partinin solcu bi parti olması durumunda gerçeklesmesi mümkün olabilecek ihtimaldir.
çözüm üretemeyen sadece kuru eleştiri yapip dine diyanete özgürlüklere mesafeli hatta düşman duran bir anlayış bundan sonra iktidar olamaz bu topraklarda.
türkiyede gerçekleşmesi imkansız durumdur. çünkü türkiyede sol sağ kavramı biraz ters durumda ne kadar dar gelirli varsa alayı muhafazakar (sağ) olduğunu, ne kadar orta ve üst gelir gurubunda kişi varsa sosyal demokrat olduğunu söyler. e türk halkının %60-70 lik kısmıda dar gelirli olduğuna göre.
emel sayının söylediği bir şarkı vardı "rüyalar gerçek olsa".
Neden olmasin dedirten hededir. Halki dusunerek alinan kararlar sadece sol da vardir. eger insanlar opulmekten bunalip akillarini kullanmaya baslarsa refaha ulasir.
gerçekleşmeyecek temenni. bizim halkımız zengin olma ihtimalini sever. öyle hak eşitlik peşinde değildir yolunu bulursa zengin olma derdi taşır zaten bu yüzden sol oy alamaz. mihri belli'nin cenazesi camiden kaldırıldı ve bizim sevgili solcularımız bütün cenaze namazı ritüellerini ezip geçti. tamam allah'a din'e iman'a saygın yok peki teneşirde yatanada mı saygın yok?
çok zor bir ihtimaldir.mecliste yer alabilir ama tek başına iktidar olabilme şansının olamayacağı durumdur.çünkü türkiye sağ görüşlü insanların soldan daha fazla olduğu nüfusa sahip bir ülkedir.
olaylara ideolojik yaklaşan yazar söylemi. eğer chp sol ise evet sol bir gün iktidar olur. nitekim chp'nin rahmetli ecevit'in başkanlığını yaptığı dönem sol iktidar vardı. akp'den önce koalisyon vardı ama dsp başta idi. her zaman diyorum, bugün sosyal demokrat bir parti yok türkiye'de. eğer bir gün olursa sol iktidar olur, niye olmasın. ideolojilerin öldüğü bir çağda yaşıyoruz. kimse kimseye solculuğundan ya da sağcılığından oy atmıyor, bunu ancak bağnazlar yapar.
artık dünya akıllanıyor. 1990'lara gelinceye kadar s.s.c.b. ve onun sömürdüğü tüm ülkeler diktatörlükle yönetiliyordu. portekiz, italya, almanya, ispanya 20. yüzyılın yarısından fazlasını diktatörlükle geçiren diğer avrupalı ülkeler. bu ülkelerde demokrasi bilinci yavaş yavaş yerleşti. artık kimse devletin hantallığını görmek istemiyor. bireyin devlet karşısında kazandığı özgürlükler üzerine kurulu yönetim anlayışları geçerli.
dünya üzerinde sağ ve sol gibi iki genel siyasi anlayış varolduğu tamamen kandırmacaydı. kimin çıkarı kimleyse onunla işbirliği yapar. kimse kimsenin kara kaşına kara gözüne, sağcı veya solcu oluşuna hayran değil. literatürde iki tür devlet vardır ve tüm siyasi argümanlar bunun üzerine kuruludur. 1- mekanik devlet, 2-organik devlet.
1-mekanik görüş: Devletin amacı vatandaşların refahını artırmaktır. Bireyler toplumun bütününden daha önemlidir. devlet birey için vardır. sosyal demokrasi, liberal demokrasi mekanik devlet anlayışı üzerine kuruludur. ekonomik açıdan küçük ama etkin devlet vardır. leviathan devlet anlayışı tehlikeli görülmüştür.
2-organik görüş: Devletin amacı kendini güçlü kılmaktır, vatandaşların bireysel refahlarından önce toplumun bütününü temsil eden devletin gücü önemlidir. birey devlet içindir. katı merkeziyetçi yönetimler, otokrasiler, oligarşiler, diktatörlükler, kuvvetler birliğine dayalı meclisler organik devletin vücud bulmuş halidir.
demek ki neymiş? devlet ve halkın çıkarları hep çatışırmış. yani devletçilik ile halkçılık aynı şey değillermiş. liberal dediğimiz insanlar halkçı değiller ama ben halkçıyım deyip devleti ele geçiren bürokratlardan daha demokratik ve daha halkçılar. mantık çok basit, eğer halk için çok harcama yaparsan onları daha kolay yönetirsin, halk koyunlaşır, birey olma bilincine erişemez. kaldı ki yaptığın harcamaların finansmanını ya vergilerle ya da borçlanma ile sağlamak zorundasın. her türlü halka geçiriyosun yani. oysa liberal veya sosyal demokrat yönetim anlayışında devlet minimal ama etkindir. halktan az vergi alınır bu yüzden. böylece halkın, olmayan refahı da elinden alınmaz. herkes eşit fırsatlar zemininde hayatına yön verir.
merkeziyetçi ideolojilerin yıkıldığı, özgürlüklerin anayasal güvence altına alındığı, devletin her boka burnunu sokup hayatımıza yön vermeyeceği bir türkiye'de buluşmak üzere.
ve o zaman işsizliği, emperyalizme her türlü yardım ve yataklığı, kürt sorununu, bilim ve sanat düşmanlığını, özelleştirmeleri, taşeronlaştırmayı, toplumsal hayata gericiliğin sonu gelmez müdahalelerini konuşmuyor olacağız.
peki bunlar nasıl gelecek? ellerimizi yukarıya açarak, "allah'ım bize sol bir iktidar ver" diyerek değil herhalde.
nazım'ın "...gelecek günler için gökten ayet inmedi bize
onu biz kendimiz vaad ettik kendimize..." dediği gibi, mücadele etmeden, inanmadan, inandığını hayata geçirmeye çalışmadan, "arap bahar"larını ekranlardan seyredip kendi ülkesinde "bizden bi poh olmaz yaav" diyip rahat koltuklarınızda oturmayı seçerseniz, bir gün sol iktidar olmaz tabi.
askeri bir darbede darbeciler bunlarla aynı görüşte olursa olabilecek olay. eşitlik falan getireceklermiş? nah getireceksiniz güç elinize geçer geçmez, bazıları bu seferde sizin düzen içinde daha eşit olacaklar.