bugün karşıyaka devlet tiyatrosuna gittiğim, yazarlığını murathan mungan, ve müthiş oyunculuğuyla kendisine hayran bırakan tayfun erarslan'ın bir o kadar başarılı oyunudur.
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere.
muhteşem performansıyla şairi yeniden ete kemiğe büründüren tayfun eraslan ın alkışlanılası oyunculuğu, o eskimeyen ve asla da eskimeyecek olan imrenilesi dizelerin kurgusu ve denizi, güneşi, ayı, istanbul u zihnimizde resmeden emek ürünü ışıklandırma düzeniyle, 1 saat 07 dakika boyunca yerlerinde oturanların göz bebeklerini dahi kıpırdatmadan seyrettiği, harika bir oyundur.
--spoiler--
nasıl unuturum seni ben, vesikalı yarim...
beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından, kalbinin vuruşundan anlıyorum...
bilemezdim şarkıların bu kadar güzel, kelimelerin ise kifateysiz olduğunu...
...
--spoiler--
"istanbul'da Boğaziçi'nde
Bir garip Orhan Veli'yim
Veli'nin oğluyum
Târifsiz kederler içindeyim.
Urumeli hisarına oturmuşum
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum
istanbul'un mermer taşları
Başıma da konuyor martı kuşları
Gözlerimden boşanır hicrân yaşları
Edâlım, Senin yüzünden bu hâlim
istanbul'un orta yeri sinema
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama
El konuşur, sevişirmiş, bana ne
Sevdâlım, boynuna vebâlim
istanbul'da, Boğaziçi'ndeyim
Bir garip Orhan Veli
Veli'nin oğlu tarifsiz kederler içindeyim"