Bir gün ölürsem hiç istemeden
Ben bir ağacın altında
Ama denizi de görsün
Bırakın
Ellerimi iki yana uzatın
Hiç tatmadığım bir şeylere sarılacakmışım gibi
Üstümde hiçbir şey bırakmayın
Ben hiç çıplak kalmadım ki
Sevdiğim kadın başucumda
Saçlarımı okşasın
Uçan kuşlarıma. Sahte dostlarıma serbest
Ama annem ne olur ağlamasın
Özler mi rüzgar saçlarımı okşamayı
Söyleyin geri getirsin rüzgar gözyaşlarımı
Ölürsem
?!?!: Bir gün ölürsem ne yaparsın?
Raci: Bakkaldan bir paket Camel bir de kibrit alırım. Sonra güzel bi' çay demlerim. Balkona oturup uykusuzluktan gözlerim kızarana kadar içerim, her akşam. Kimse görmesin diye hüznümü karın boşluğumu çizeceğim. Her akşam kapıyı açmak için kullanmak zorunda kalacağım anahtarla. Sonra benim güzel gözlüm balkonda oturmaktan vazgeçeceğim. "Yapacak bişey yok. Yaşamalısın" diyecek olanlara inanıp; hiç gitmediğimiz yerlere gidip sıgara ve tadını henüz bilmediğim -hiç öğrenmek de istemeyeceğim fakat yokluğunun yoksunlaştırdığı aklımı, hücrelerimi yavaş yavaş kullanım dışı bırakmak için yerli içkiler içerken satırlar arasına adını, artık yanımda olmayan varlığını sonsuza kadar bilsinler diye yazacağım. En sonunda da o kadar şey görüp vazgeçeceğim karın boşluğumu karalamaktan. Hiçbir şey söylemek istemeyeceğim mesela. Bu sefer, varlıklarını dahi önemsemediğimiz halkları oluşturan bireylerin gerçek yoksunluklarını not düşeceğim tarihe. Olmaz ya; biri okur ve kendisini dünyanın merkezi olduğu sanrısından kurtarır.