takım elbisesini giyip bilgisayarın başında maçı izlemek ister.
güzel oyunda evin içinde koşturmak ister.
kimi gün taraftar olur, atkısıyla şapkasıyla formasıyla bilgisayar başında maçını izler.
ama fm'nin adaletsizliği o insanı sinir hastası eder.
evet, fm'de gol yendikten sonra o maçı çevirmek göt ister, hatta nah çevirirsiniz.
ne zaman ki fm adam gibi, adil bir oyun olur; saçmalıklarından arınır, o zaman çok güzel şeyler yaşanır.
editimi de yapayım: fm'yi yıllardır oynarım, şu ana kadar "aferin lan, işte bu ya!" dediğim tek maç oldu. o da norveç ikinci ligi'nde dandik bir takım çalıştırdığım sırada, ligin güçlü takımına karşı defansif bir oyun sergileyip gayet gerçekçi bir oyunla 1-0 kazandığım maçtı. yani defansa çekildim, gol pozisyonu vermedim; kontratakta da golü buldum, buydu yani. fm gibi bir oyunda böyle bir maçı nadir oynarsınız, aldığınız haz hiçbir şeye değişilmez ama o durumda. monitörü öpmüşlüğümü bilirim, ama öyle işte, adam olacağı yok fm'nin.
maç esnasında iki kolunu gövdesinde bağlar, hafif kaykılıp bacak bacak üstüne atar.
her daim monitörü yanında bir su şişesi ve sakızı hazırdır.
maç esnasında gol yedikten sonra kafasını iki yana sallar.
atılan gollerden sonra ayağa fırlayıp ellerini yumuruk yapar.
önemli maçları genelde oturarak izleyemez. ayaktadır. bu önemli maç final niteliği taşıyorsa, takım elbisesi üzerindedir.
istifa ettiği veya kovulduğu takımlardan ayrılmadan mutlaka veda konuşması yapar. başarıları, yaşadığı maçlar aklına gelir. hüzünlenir, gözleri dolar. taraftarı sevdiğinden bahseder.
özellikle mağlubiyet ve önemli galibiyetlerden sonra kendi kendiyle röportaj yapar.
tvde, elinde kağıt kalem, dikkatle maç izlerken, "ne yapıyorsun?" diye soran sevdiceğine, "futbolcu bakıyorum" diye cevap verebilen ve akabinde sevdiceğin garip bakışlarına mahzur kalabilen bir insanın portresidir.*
şimdilerde meşhur olan oyuncunun adı geçtiğinde, ben bunun ufaklıgını bilirim der.
kaleci, defans ,ortasaha ve forvet oyuncunun en önemli özelliğini bi bakışta gören insandır.
şampiyonlar ligi finalini kazandıgında yanındaki dostuyla sarmaş dolaş olan duygulu bünyedir.
maksim tsigalko yu asla asla unutamaz.
saat 8 akşam 5 mesai gibi fm oynar. kesmez, 5 ten sabah 8 e kadar devam eder. bünyeyi iflas ettirmek için yaratılmış bu oyunu, amacı doğrultusunda kullanır. alexandr hleb e, morten pedersen için vb. sevinir, franco costanzo, tsigalko, kutuzov vb. için üzülür. ruh hastasıdır.
takıma yeni bir adam aldığında(özelliklede forvet bölgesine) futbolcuyu oynattığın ilk maçta
gol atar ve maçın adamı seçilir o zaman dünyada ondan mutlusu yoktur.
ilk işi ronaldo veya messi nin profiline bakmak olur...