yıllar boyu yatmış, babasının olmayan taşşağından nasiplenememiş, ağzı kokan, cebinde beş kuruş parası olmayan ve buna rağmen dünyaya 3 5 velet getirmiş, mahalle arasında soba kullanan bir fakirle aynı havayı soluma olayı.
ulan höst densiz, çekil kabuğuna, yaklaşma deri ceketime, kırmızı arabama.
aynı havayı solumak değil mesele, aynı ekmeği , dertleri, hayatı paylaşabilmek. insan insanlığını yardım ettikçe anlar. benimde durumum gayet iyi ama ne kimseyi hor gördüm çevremdekiler gibi, ne de aşağıladım. hatta tepki bile aldım fakir insanlarla vakit geçirdiğim için. fakat insanlara, hayvanlara yada yardıma muhtaç her ne varsa yardım ettikçe insan olduğunu anlıyor insan.
mutluluğun tarifi bu, başkalarının mutluluğuna vesile olup, bu mutluluktan pay çıkarmak kendine.
fakirlerin verdiği karbondioksit biz zenginlerde kafa yapıyor bu nedir arkadaş zorundamıyız ağız kokunu çekmeye.
temiz fakirsiz saha istiyoruz.
(bkz: fakirlerin yaşamaya hakkı yoktur)
insanı sinir stres sahibi bir paranoyak yapar. Çünkü sizin aklınıza gelmeyecek şeyleri bile hesaplar bu fakir her sey içinize dert olur hep kazıklandım mı acaba diye düşünmekten gönül rahatlığıyla para harcayamazsınız.