kanal 7 televizyonunda bir program, bir fakirin kapısına gittiğinde, en az 5 kamera ile farkılı açılardan yaklaşıyordu o kapıya. sonra patladılar zaten o insanların çaresizliklerini kullanıp, toplanan paraları hiç ettiler. ne oldu o dava, savcıları sanık olmuştu en son hey gidi.
eskiden sadaka taşları vardı. yobaz, gerici anadolu'nun bazı yerlerinde hala var ve bu gelenek devam ediyor.
sadaka vermek isteyen gece gider oraya sadakasını bırakır. kimse görmez.
ihtiyacı olan da gece gider ordan ne kadar ihtiyacı varsa alır. veren de alan da bir birini bilmez, kimse rencide olmaz.
işte bu anadolu insanıdır yüzlerce yıllık imparatorluklar, devletler kuran, dünyaya kafa tutan.
gerçi son elli atmış yıldır ne olduysa gerici, yobaz, eğitimemiş hayvanlar oluverdiler.
aslında ülkemizde gelir dağılımı hakça yapılsa hiç bir zaman gerek kalmayacak bir eylem. bazı insanlar çocuklarına ekmek götüremezken bazıları da çocukları kendisinden habersin 30.000 $ değerinde tekne aldı diye o tekneyi parçalattırır.
'bir elin verdiğini diğer el görmeyecek' sözlerini akla getirir. iyi bir davranıştır. sevaptan ziyade kişide duygusal rahatlamaya yol açıcı etkisi vardır.
Ramazan ayı yaklaştıkça insanın aklına daha çok geliyo yardıma muhtaç kişiler en güzel iyilik sebepsiz ve karşılıksız yapılandır dillendirmenin alemi yok.
yapılan hayrın reklam yapılmaması gerektiğini gösteren yardım. zamanında birileri ağlaya ağlaya programlarda yapıyordu sonra çıktı ne oldukları. (bkz: deniz feneri). demekki boşuna gizlice yapılması gerektiği söylenmemiş.
iyiliğin, sadakanın ve sosyal sorumluluğun asıl yapılması gerektiği gibi gerçekleştirilmesine bir örnektir. bir kişi dahi görse, erzak poşetini bırakırken bir miktar haz duyar herkes.
sosyal adaletin düşük seviyede olduğu ülkelerde nazik bir harekettir. bir nevi günah çıkarmadır. kimse o insanların neden fakir olduğuyla politik olarak ilgilenmez. erzağı bıraktın mı tamam senden ala vicdan sahibi yoktur.