herşey mutfakti artık yemekleri yuvalarına taşıyan karıncaları çok sevimli, çalışkan, kollektif bir yaşam süren, komünist hayvanlar olarak görmemle başladı. ( kim bilir belki de yemek artıklarını temizlemek zor gelmiştir. ) en büyük hatam ise emperyalizmin işbirlikçilerinin, bu komünist yaşamı ilke edinmiş karıncacıklara saldıracağını düşünememek oldu. nereden bile bilirdim bizim evin hayvanlar arasındaki ideolojik çatışmanın merkezine döneceğini...
ilk bir kaç günümüz çok mutlu geçti. ben tabakların dibinde yemek artıkları bırakıyor, karıncalar da onlarlı afiyetle yiyordu. ben yemek artıklarını temizleme derdinden, onlar da yiyecek bulma derdinden kurtulmuştu böylece. meğer o sırada emperyalizm evimiz üzerindeki hain emellerini planlamakla meşgulmuş.
bir sabah uyandığımda tabağımdaki yemek artıkları olduğu gibi duruyor, karcıncalarım ortalıkta gözükmüyordu. uyuya kalmış olma olasılıklarını göz önüne alıp yuvalarına bir bakayım dedim. aman tanrım olamaz! yuva darmadağın. ve tabağın içinde bana bakmakta olan hamamböceği. kapitalizmin soğuk savaş stratejisini terk edip, sıcak savaş planını uygulamaya koyduğunu hemen anladım tabi. terliği kaptığım gibi hafif bir darbeyle önce bayılttım ibneyi. sonra tek tek bacaklarını koparıp, kolanyayla yaktım.
artık meydan hamam böceklerine kalmıştı. ama onları da örgütlemem çok fazla zamanımı almadı. şimdi hamam böceklerim vardı. kral öldü, yaşasın yeni kral. kollektif bir şekilde yaşamımızı sürdürürken bunu hazmedemeyen kapitalist kutup bu kez de kara fatmaları yolladı evime. " lan acaba bu doğanın dengesi mi " diye düşünürken, kafama iki cilt das capital düşüverdi. hayır bu emperyalizmin kanlı bir saldırısıydı ve bertaraf edilmeliydi. ettim de. karafatmaları da örgütledikten sonra sıra kertenkelelere geldi. çok inatçıydı dürrükler, örgütlemek mümkün değildi. emperyalistleri kendi silahlarıyla vurmak en mantıklısıydı. gittim fare aldım, kedi yolladılar, köpek aldım, kaplan yolladılar. emperyalizm kağıttan bir kaplandır deyip sille tokat daldım kolumu ısırdılar.