küçük olmak küçük kalmak gibi bir şey. ben küçüğüm daima. bilemiyor insan tabi sıraya girerken doğum odasında beklemiyordum daha. belki diyordum benden önce, benden sonra. ümitlerim suya düşüyordu aslında. gelen seslerden, bağırışlardan. kestiremiyor insan tabi, ama çok, varlığını hissettiriyor her şeye rağmen. tepiniyorum karanlıkta avaz bi avaz. tekme mi attı diyor biri. gülüyorum belki, bir parmağım dudaklarımda, gözlerim kapalı.
bir gündü, uykumun en tatlı yerinde plasenta mevkinde seyahat. gürültü şamata, uyandım, denizim dalgalı. istemiyorum dedi bavulumun sahibesi. bağırarak mı, içinden fısıltı mı, bilemedim ayrıdına vakıf olamadım, daha cin bile değil cenin.
topuklu giyerdi sahibem, sesini duyardım yüz metreden, belki bana gelen öylesine. kaldırımın taşları inliyordu. nereden baksan 15 inç topuk. nehrin sesiydi sanki, asi. 12nin sıcağı belli, kokuyor kafir. burnuma dokunamıyordum, yumdum gözümü.
sesler açtım gözümü, kulağım küçük müydü yine hatırlamıyorum. ama duyuyordum, demek örs çekiç yerinde.
olur mu hocahanım, yapamam böyle bir şey gibi şeyli sesler. yabancı. ama lütfen sahibem yalvarlı. olmazlıyor yabancı. pencere açık üşüyorum, kimse oralı.
ben denerim o zaman. tehlikeli hocam. sahibem severdi tehlikeyi. gelmiş ta istanbulun kandillisinden. hatta istanbulun üniversitesinden. korkusuzdur benim sahibem.
çarpıntılar ırgalıyor denizimi. ben bir oyana. dursana ya. kalbinin sesi kalbimin sesine karışıyor. tik tak hem hızlı hem yavaş. saat öğlene yakın birazdan yine karnım acıkacak.
aman o ne feryat pencerede. ekberini anladım, gerisini çıkaramadım. ekber ilerlerken en desibel dalgalarda, kalbimizin sesi yavaşladı, yavaşladı. sustu şehir sanki bir odada.
tamam, mı dedi, hayırlı olur temennisi karıştı ululara. beni bir telaş aldı, bavulum yollarda yine, yolun gerisine eve. oh nihayet gelmiştik işte, bilmem kaç ay sonra beşikte tıngır mıngır sallanacağım evimize.
80'li yıllarda bakkala gitmek, televizyon kumandası olmadığından kanal değiştirileceğinde televizyona gidip gidip gelmek, babaya kürdan getirmek, her ayak işine koşulmaktır. evin küçüğü olmak hem çok karlı hem de çok zararlı bir durumdur.
dolmuşa binildiğinde kucağa oturma zorunluluğu getiren durumdur.eşek kadar olmama rağmen evin küçüğü sonsuza kadar ben olacağımdan dolayı hala annemin kucağına otururum *
üniversiteli olsanız da saat 9da telefonunuzun cinnet geçiren bir anne tarafından zırt pırt aranması demektir. aynı zamanda bir yeriniz incindiğinde daha ufacık çocuk(!) olduğunuz için herkesin sizle ilgilenmesi demektir. nötr bi durumdur.