çocuklarının öz be öz türk olmasını isteyen kişiler tarafından kabul görmeyen hareket biçimi olabilir.
Keza Çocuklarını müslüman bir ailede yetiştirmek isteyen kişi tarafından da kabul görmeyebilir.
Yine bir türk olarak,Çanakkale'ye yani Türklük kabesine gidildiğinde öncelikle Millet ardından vatan ve Din sevgisini içinde,yüreğinin en derinliklerinde hissederken, Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk'e kayıtsız şartsız biatını perçinlerken senin o duygularını istese de anlayamayacak bir eşin olmaması da kabul görmemesinde etken olabilir.
Hele ki evlenilmek istenen ermeni Türkiye ermenisi değil de ermenistan ermenisi ise evde halk veya istanbul şivesiyle
özenle konuşulmaya çalışılınan Türkçe'nin var olacak çocuklara o zenginliğiyle tam olarak geçemeyeceğinden ötürü de kabul görmeyebilir.
Bir şehit haberi geldiğinde üzülündüğünde, yeri geldiğinde gözlerden yaş gelip kendine uzun süre gelemediğinde eşinin anlamsızca suratına bakması ve bu olaylara bir türlü anlam veremeyerek seni duygusal olarak desteklemesinin gerektiği anlarda destekleyememesinin nedeni olarak da kabul görmeyebilir.
Aşk hayatın hemen hemen hepsini birlikte paylaşmaktır; Duygusuyla, sevinciyle, hüznüyle. Bir nevruz günü ateşin üstünden atlarken, bir kurban günü bütün sülalecek bayram sevinci yaşarken, bir 10 kasımda saygı duruşunda sizin için birkaç dakikalığına olsa da zaman dururken, Ramazan ayının o güzel havasında iftarı, sahuru yaparken ki huzuru yaşarken; fuzuli'nin bir şiirinde aşkı, gerçeği bulurken, Karacaoğlan'ın elif'e aşkını eşinle birlikte yaşamak isterken, Yunus'un ilah'a aşkını ise eşinle birlikte bulmak isterken ermeni olan eşin yanında olamayacaktır malesef.
bu yüzdendir ki aşk hiçbir zaman tam olmayacaktır aranızda.Aşk denilen şey Sevdiğinizin sizin sevdiklerinizin çoğunluğunu da size benzer şekilde sevmesidir de aynı zamanda anlayacağınız.Ne siz onunkileri içselleştirerek sevebilirsiniz ne de o sizinkileri.
Ha dersen ki bütün bunları yapacak Türk kızı nerdeee.
Eeee onlarla da evlenmek isteyen kim. Elbette böyle bir Türk kızı çıkar ancak böyle bir ermeni kızı çıkmaz;çıkamaz.
zor iştir. ailelerin, çevrenin, arkadaşların, tanıdığın herkesin "seni anlıyorum, ama olmaz bu iş" demesine, destek verir gibi görünüp, aslında seni vazgeçirmeye çalışmasına rağmen aşkınızı kabul ettirip evleniyorsanız, hayatınız boyunca da hep birilerinin karşısında duracaksınız demektir. karakteri güçlü insanlar olarak yaşamaya devam etmek zor tabi.
yanlıştır, günahtır tarzında düşünceler duyunca yunan kökenli, 20 yaşına kadar türkleri düşman bilmiş annemin, bir türkle; babamla evlenmek için yaptıkları geliyor aklıma. sırf babama "yunan kızını gelin diye getirmişsin" lafını işittirmemek için yunan oluşuna dair her şeyi silmesi, ismini değiştirmesi, nüfus cüzdanının din hanesine müslüman yazdırması.. birilerinin bi şeylere saygı duyması için gereksiz kamuflajlar uydurması..
21 yaşındaki teyzem geliyor aklıma sonra. geçen sene müslüman bir erkeğe aşık oluşu.. ilk iki gün gayet güzel devam eden ilişkilerinin, cok sevdiği haclı kolyesini takmasının ardından hıristiyan olduğunu anlayan sevgilisi tarafından bitirilişi.. ben hiçbir kadını öyle ağlarken, böyle boktan sebeplerle ağlatılırken görmemiştim. gösterenler utansın..
dil, din, millet dinliyor mu sizin oralarda aşk ?!
sarah'la musa diye bi aşk hikayesi vardı bi zamanlar. o kadar benimsemiştik ki bu şişkomsu tipik ingiliz köylüsü al yanaklı kızı "milli gelin" diye bahsettik zamanla. bastık bağrımıza. zamanla müslüman da oldu ya "ohhh" değme keyfime ifadesiyle salındık ortalıkta... gurur duyduk abi. gerdik gögsü, "aha" dedik "türkün gücü"...
çok değil, sonradan tuğçe kazaz evlendi yunanlının tekiyle, dünyalar yıkıldı başımıza! lanet ettik, ağzımızdan tükürük saça saça küfrettik! "olmaz öyle şey hacı" diyenler oldu...
o değil de onlar hala mutlu hacım o'na ne diyecen?
her şeyi öğrendik de biz, bi; aşk'ın dolandığı ortamlarda; "ırkın", "dilin", "dinin" ayrımının olamıyacağını öğrenemedik! her şeyi öğrendik de biz, bi; aşk düştüğü an, kalbe hükmedemileyeceğini bilemedik...
tanım: olası durum. aşk bu, "aha burdayım, bana bakın ben aşkım" demez. dese zaten, ilk ateşi ben eder, yağmalarım!
tanım: maşallah dediğim 40 gün yaşamaz tuğçe'yle yunanlı kocası boşanmış ya lan!!!
dedemin yaptığıdır.
bir çocuk için şöyle birşey;
babanızın boynunda kocaman bir haç taşıyan bir dayısı oluyor örneğin. ermeni kuzenleri oluyor, tuhaf isimleri olan akrabalarınız oluyor, ki siz o isimlerin tuhaf olduğunu daha önce hiç bu isimleri duymayan arkadaşlarınız yadırgadığında farkediyorsunuz. müslüman ve dini bütün bir insan olan babanız ve amcalarınız kalkıp akrabalarının cenazeleri için kiliseye gidiyorlar, ve siz küçücük bir çocukken savaştan, ırkçılıktan önce sevgiyi, hoşgörüyü, herkesin eşit, herkesin aynı, herkesin sonuçta 'insan' olduğunu öğreniyorsunuz.
aradan yıllar geçiyor, büyüyorsunuz ve size farklı olduğunuzu kabullendirmeye çalışan bir takım insanlar çıkıyor karşınıza, onları anlamıyorsunuz, anlayamıyorsunuz.
özürdiliyoruz.com'cu kampanyası olabilir. hani 'zamanında öldürmüşüz çoğaltmakta bizim görevimiz' temalı. güzel fikir lan. gerçi destekçileri bir anda artar ama olsun.
ermeni bir cocuk en yakın arkadaşımı seviyordu. bilinemez belki hala seviyordur.
(arkadaşım için (bkz: sound of silence)) bunlar tanımaya başladılar birbirlerini.
çocuk ve ailesi türk olduklarını asla düşünmeyen, ama bu topraklarda dogup büyümüş burda yaşamış türk olamayanlardandılar. ermenistan'da da kabul gormedıklerını ermeni olarak algılanmadıklarını söylüyorlardı.
annesine bizim arkadaşı sevdigini soyleyince annesinin verdigi tepki; bir türkle olmaz, olmuştu. yıllardır sen bu ülkede yaşıyorsun, türklerle dostsun, aynı çatıyı paylaşıyorsun da neden oglun bir türk'e aşık olamazdı?
deniz, henüz üniversite sınavını kazanmış bir cocuktur.
okuluna alışmak için, beş, on gün önceden gitmeye gayret gösterir ve gider.
daha otobüsten inmeden, hanım mı hanım cok tatlı bir kızla karsılasır.
ve cok gecmeden sahilde ki cafelerden birinde cay içmek için yola koyulurlar.
cok büyük değildir gittikleri yer, hatta bir ilçedir.
her gectikleri yerlerde gözler onlara cevrilir, belli ki bişeyler var diye gecirir, deniz içten içten.
okul baslar o tanıştığı kızla, gelip gitmektedir ve kalbine söz geciremez olur, bir gün iki gün derken, asık olduğunu acıklar ve uzun bir ilişkiye girerler.
ve hala her gittiği yerde gözler onların üstündedir, ne bu diye merak ederken gittiği bi internet cafe de, takım elbiseli, yüzünü yirmi gündür yıkamadığı belli bi adam yanına sokulur. sen der o kızın ne olduğunu biliyormusun, evet der biliyorum, neymiş der söyle bakalım ne olacak benim sevgilim diye cevap verilir verilmez.
tüh lan senin suratına ermeni lan o.
bi an dünya durur, elime aldığım mouse ısırır gibi olur avucumu. yok ermeni olduğu için değil.
bugüne kadar her gittiğimiz yer de demek ki bundan bakıyorlarmış, ve bu cehaleti anlamamak için cok dayatır, benliğine deniz.
ve cok sevdiği, yeşil gözlüsünün yanına gider, incitmeden nasıl sorabileceğini düşünür.
bak canım bizim ilişkimizde oturmuş bazı şeyler var.
yakın bi zamanda okul bitecek evleneceğiz, bişey varsa söyle denir.
ve ardından şu tokat gibi cevap gelir.
sen de herkes gibi bana bakmaya basladın...
ermeniyim ben der, ve ben ona bunun sorun olmayacağını anlatırım.
okul biter her şey yolunda gitmektedir, getirilir aileyle tanıştırılır, olur cevabı alınır.
ama komşu baskısı, dedenin cehaleti ve daha nice şeyden ötürü gercekleşemez.
onlara söylediğimi tekrar söylüyorum.
hersey de yapılsın, ama aşkta ayrımcılık yapanlar, ırkıyla birbirini ayıranlar.
alın nefretinizi götünüze sokun.