3 kişilik bir masa, ikisinin sakalı var oturanların, ikisini de tanıyorum. üçüncüsü yabancı. küçük, sakalsız, çıtı pıtı. işaret ediyorlar, gidip oturuyorum yanlarına. çok utangaç, çok naif, çok... çok çocuk. şakalaşıyoruz büyük ikisiyle, konuşuyoruz. " kim bu yakışıklı? " diyorum, anlatıyorlar. onlar anlattıkça çocuk kızarıyor, " gece alemine çıkardık, bilmiyor fazla. yeni üniversiteli abisi" diyorlar, ona dönüp " bu arsızlarla fazla takılma, terbiyeni bozarlar bitanem" diyorum. cevap bile veremiyor. " ismin ne?" diyorum, " ö, önder" diyor. heyecandan kekeliyor çocuk, korkmuş sanırım.
...
tanışıyoruz, telefonlarımız ve msn adreslerimizi alıyoruz. bikaç hafta geçiyor aradan, sevgili olma sürecini anlatmak istemiyorum. gereksiz ayrıntılar, gereksiz mesafeler, gereksiz yapmacık msn gülümsemeleri, samimiyetsiz kibar olma sevdası... sevgililik için gereken tüm gereksiz saçmalıkları bir satırda geçiyoruz. öpüşüyoruz, sarılıyoruz, arkadaşlarımızın arasında şakalaşıyoruz. o utangaç çocuk bir ayın sonunda delikanlı oluyor sanki, eşcinselliğini kabul ediyor, güveni geliyor kendine. sokak ortasında el şakaları yapıyor başka bir şehirde olmanın verdiği rahatlıkla.
eve davet ediyorum bir gün, bakire kız diye tutturan ezikler gibi mutluyum o gün, huzurluyum.
hiçbir pürüz yok vücudunda, hiçbir hırpalanma belirtisi yok...
kızarıklık, leke yok...
karnımdaki bıçak lekesinden utanıyorum, utandığımı belli etmemeye çalışırken bacağımdaki yanık izi geliyor gözlerimin önüne. farkediyor yanık izini, " ne zaman oldu bu? nasıl?" diyor, " boşver, önemsiz." diyorum sadece. karnımdaki yarada gezdiriyor elini, o zamanlar daha belirgin olan yara izinde. " peki ya burası?" diyor, " orası daha önemsiz" deyip gülümsemeye çalışıyorum. "neden böyleyim? neden vücudumdan, olduğumdan utanıyorum? gururum olmalı o izler benim" diye düşünürken elini çekiyor karnımdan.
onun vücudu bembeyaz. yeni doğmuş ve doğması ile büyümesi bir olmuş bir bebek gibi. utangaç, öpünce suratı kızarıyor, boynunu öne eğiyor. korkak, öpünce boynuma saklıyor dudaklarını. elimi gezdiriyorum sadece yanaklarında, gözlerime bakınca gözleri doluyor. aşık bu çocuk bana, yanağımı okşuyor benim gibi, gözlerinden yaşlar akıyor dudaklarıma yaklaştığında, " yazık bu çocuğa" diye düşünüyorum. " neden ağlıyorsun? " diyorum gözyaşlarını silerken, " bilmiyorum" diyor.
dudaklarını yaslıyorum boynuma, sarılıyor bana ve kulağıma " seni seviyorum" diyor, o an sönüyor tüm libidom... hiç doğmamış kardeşime dokunuyorum sanki, içim tuhaf oluyor, tiksiniyorum kendimden. kendimden çekiyorum dudaklarını, saçlarını okşuyorum. allah' a emanet ediyorum onu o gün. " benim değil başkasının olsun bu masumiyet" diyorum, " ben haketmiyorum onu, dokunduğum her güzelliği bozan ben bu masumiyeti haketmiyorum".
uzun zamandan beri bir eşcinsel muhabbeti dönüyordu sözlükte ama merak edip kimdir, nedir, ne yazar diye bakmamıştım. Eğer yazdıkları gerçekse burdan elini sıkmak istiyorum kendisinin.
Çok geniş yaşayan ve düşünen biri olarak, ben bile eşcinsellik konusunu asla içime sindiremedim hayatım boyunca. fakat bu yazdıkları gerçekse ve hissettiği duygular da tam olarak bunlarsa bence bu çok güzel bir şey.
yani başlığı bilmesem ve sadece bu yazıyı okutsalar bana, bir erkekle bir kadının mükemmel bir aşk, sevgi sahnesi gelir aklıma ki bu zaten duygunun gerçekliğini gösteriyor. Bunu da tüm içtenliğiyle, tüm açık sözlülüğüyle burda paylaşması, asıl amacı paylaşım olan bir site için bir artıdır diyorum.
bir erkek ve
hiç bir hırpalanma belirtisi yok vücudun da?
bende utanıyorum artık vücudumdan, saklıyorum kendimi...
Babam giriyor birden odaya,
eğiliyorum ekranın altına, noldu diyor oğlum noldu sana?
- hayır baba diyorum, bakma, bakamıyorum artık yüzüne...
annem giriyor odaya, yüzüm kızarıyor, gözlerim ağlamaklı. kendimden geçiyorum, gözlerim...
gözlerim kararıyor..
Noldu benim bebeğime diyor annem...allahım neler oluyor diyorum kendi kendime...
sonra perihan teyze geliyor odama. saçlarımı okşuyor...
çok beğendim dünkü oyununu diyor.perihan teyzenin elleri saçlarımda dolaştıkça
ben kusuyorum klavyeye. ben kustukça annem temizliyor,
annem temizledikçe babam
oralı bile olmuyor.
perihan teyzenin kızı geliyor herkes çıktıktan sonra odaya...
neden kapattın oturumunu diyor?... utanıyorum kendimden... elimi tutuyor. açsana oturumunu, korkma ben
ve sen kardeş gibiyiz, alper abi olsa neyse diyor, ekranın şeffaf gibi olan kısmını yakalayıp kendime bakıyorum
ekranda, ayna niyetine... o kadar m kötüyüm diyorum. alper...ah alper... o.çocuğu diyorum içimden...
sonra duvara yaslıyorum koltuğumu. perihan teyze'nin kızı su almaya gidiyor, recep amcanın yeğeni odamda.
odam odalıktan çıkıyor, bütün mahalleli birer tur atıyor anasını sktiğimn odasında... kızarıyorum.
gül geliyor koşarak odama. selam diyor yanağımdan öpüyor, yanağımı tutuyorum hafiften, yüzümde
ince bir tebessüm. bir gül'e bakıyorum, bir perihan teyze'nin kızına, bir babama, bir recep amca'nın yeğenine,
bir anneme, alper abi'ye, ekrana...anasını skiyorum resmen entry'nin . saçmaladıkça saçmalıyorum.
açıyorum televizyonu. yaprak dökümü var. herşeye çare bulanlar, neden es geçiyor, neden oralı değil yaprakların dökülmesine...
bakakalıyorum...hay libidomu skiyim diyorum...
herkes ellerimden tutuyor. ben defalarca reklamları izliyorum.
gittikçe eşcinsel oluyorum. heyecandan yerimde duramıyorum...
yapılan tartışmalar üzerine herkesin cinsel tercihi kendinedir ben dişi yaratıklardan hoşlanıyorum denilesidir. biraz kitap biraz şarap ve işte huzurdur..
bu erkek kişinin ta kedisidir. halk arasında osbir, bilim çevresinde maturbasyon denilmektedir. bu deneyemi ortalama yaşı 11-13 yaşları arasında yaşamıştır.
cinsellikten başka bir şeyi düşünmeyen -ki bu anlatınlara zerre kadar inanmıyorum hadi doğru diyerekten konuşursak da- bir sapığın güncelerinden sadece bir bölümüdür bu. bir insan bu kadar çok abanmaz bu düşüncelerin üstüne. şimdi ki ise; bir erkeği ibneliğe başlatma kılavuzudur. bir kadının seviştiği ilk erkekten farklı değildir bunun ehemmiyeti. bu şakamatikcan artık bokunu çıkarmıştır. gerçek eşcinsellere büyük zarar vermektedir. eşcinsellerin toplumla olan mesafesini 10 katına çıkarmıştır. görüşüm odur ki hepimizden daha fazla heteroseksüeldir bu şakamatikcan. yoksa bir eşcinsel bu kadar kötü anlatmaz yaşadıklarını. yaşadıklarını bu kadar anlatmaz, sike sike mübalağanın anasını.
kendisi tam bir şizofreni aslında. las vegas yahut los angelas ta yaşadığını sanıyor. filmlerdeki hayatları çok iyi ezberlemiş usta ve yılmaz bir taklitçi. yazı dilinin ustalığından değil bu yazdıkları, taklitçiliğinden.
ben bunun bir örneğini ali poyrazoğlu ve ferdi özbeğen'in masasında onlarla oturan ya$ı yakla$ık 18 ile 22 arasında deği$en sarı$ın bir tipi düzgün yakı$ıklı sayılabilecek yağmur atacan'ı andıran bir çocuğu onlarla aynı masada görünce dü$ünmü$tüm ya neyse.
sonra hep duyduk bu ve buna benzer efsaneler ve ya gerçek olup olmadığını bilmediğimiz efsaneler.
ba$ka bir duyduğum olayı da sizlerle payla$mak isterim;
billur tuz'un sahibinin eşcinsel olduğuna dair iddialar vardır bilenler bilir ve bir delikanlı ile onunda yakla$ık yaşı 22 ile 26 arasında bir$ey. beraberler. adam zengin çocuğa çok güzel bir ya$am vaadediyor hatta sunuyor altına jipi, üstüne fiyakalı giysiler, cebine para..
adamın tek istediği ise çocuğun ondan ba$ka kimseye bakmamasıdır. hep onunla olması, onu bir erkeğin kadınıymı$ gibi sevmesidir. çocuk ise bu aleme gözlerini açtığında onunla açmı$. o boktan doğunun bir köyünde sürdüğü batıya çalı$ıp para kazanmaya geldiği hayatı bir anda deği$mi$.
fakat gel zaman git zaman delikanlının gözü açılmaya ba$lamı$. o e$cinselin adam ettiği eline para verdiği, ihtiyaçlarını kar$ıladığı kendisinin ilki olduğu çocuk ba$kalarına (di$ilere) ilgi göstermeye ba$lamı$.
ve bir gün e$cinsel yağız delikanlının ba$ka bir sevgilisi olduğunu öğrenir. çok üzülür, doğrudur. hayata küser (hangimiz sevgilimizden ayrıldıktan sonra üzülmeyiz, hayatla bağlantımızı koparmayız ki)
ertesi günü çocuk yaptığı hatanın farkına varır, kendisini adam eden, cebine para koyan e$cinsele ihanet ettiğini dü$ünür, özürler diler. yalvarır.
ama eşcinsel patron çoktan verdiği kredi kartlarını iptal ettirmi$. altına verdiği arabayı almı$ ilkine yaptığı ihaneti kabullenmemi$tir. *