erkekler babalarını kaybedince gerçekten ağlarlar. tabii annelerini de ama baba onlar için bir kuvvettir, güçtür. hani derler ya 'babamı kaybedince büyüdüğümü anladım.' çünkü babalar onlar için galiba bir kale gibi olmalı ama kağıttan ama taştan veya tahtadan...
can dostumla yollarımızın ayrılmasından dolayı her geçen gün doldurduğumuz anı defterimize yenilerinin eklenemeyecek olmasıdır. geçen sene gaspçıdan kazık yiyen adam olan recep ten ayrılırken "erkekler ağlamaz" sözünü tokat manyağı yapmıştık. caddede insanların bakmasına dönüp şöyle bi bakmamıştım bile. çünkü can ciğerimi kaybediyodum o sırada.
Çok garip bir ağlama mekanizmam var. Milletin hüngür hüngür gittiği bir şeye ağlamayabilirken, bana dokunan bir ufak bir detay gözlerimi doldurabiliyor. Bir de bug'ım var, baba-evlat dramı içeren şeyler beni hayvan gibi ağlatabiliyor. Kemal sunal'ın garip isimli filmi mesela, o filmdeki pirzola sahnesinde her seferinde ağlıyorum. Babam ve oğlum, hachiko, bu filmlerde de ağlamıştım. Ayla ve babasının gerçek hayattaki kavuşma anında da hayvan gibi ağlamıştım.
Bu ağlamalar en fazla "ehh.. Mhff.. Ihı ıh ıh.. Hmff" şeklinde oluyor. Hayvan gibi ağlamak derken "ehüeee hğeaahh hıçk hıçk" diye değil.