dünya üzerinde çeşitli ve farklı "azınlık" gruplar ve bu azınlıkların haklarını koruyup, kollayan kurumlar mevcudiyetini koruyor. bugün, eşcinsellerin dahi hakları korunup kollanabiliyor kendi örgütlenmeleri ile ki ne güzel ulan.
peki ya dünyanın, hemen her tarafına saçılmış haldeki deliler? onların hakkını da bir koruyan var mı? ben şahsen "dünya deliler günü" kapsamında herhangi bir delinin, kamera karşısına geçtiğini bilmem. oysa hakları en çok yenen, insanlar tarafından "anlaşılmaz" oldukları için ve hatta sırf bir psikiyatrist onları anlamadı diye deliye çıkar adı onların. ve kimse de saygı duymaz söyledikleri, yaptıkları şeylere. senede bir gün dahi olsa...
ve hatta delilikleri bile bir hak olarak verilmiştir onlara bir yerde. birileri "deli" dediği için deli olurlar. ve ancak gene bir başkası "akıllı" derse delilikten kurtulurlar. bu süre zarfında ne eylem yaparlar, ne de herhangi bir örgütlenme vardır bu insanları kapsamına alan. oysa toplumların yerine göre belki "en aykırı" ama kendi içerisinde de bir o kadar özgün sesidir deliler. hiç kimsenin aklına gelmeyen gelir onların aklına ve hiç kimsenin dikkat etmediklerine dikkat edebilirler. veya hiç kimsenin olmadığı kadar nezaket sahibi, ince ve kibar olabilirler. peki bu insanların haklarının bu kadar yenme sebebi nedir ve toplum içinde oluşturdukları "tedirginlik" niyedir? çünkü beklemediğimiz herşey bizi korkutur ve bir "deli" beklenmeyenleri temsil eder hep.
misal hiç tanımadığı halde gelip de size hâlinizi-hatrınızı sorabilir. aman allah'ım, bu ne kadar da korkutucu... hiç tanımadığım birisi, gelip de bana "nasıl" olduğumu sorsa sanırım ki korkudan altıma işerim. değil tabi ki... ama mes'ele şu ki hâlinizi-hatrınızı sorduktan hemen sonra ne sıklıkta seviştiğinizi merak ederse? veya iç çamaşırı renginizi? oysa bu iki merak da toplumdaki "akli sıhhat" sahiplerince de sıkça merak edilen ama sorulmayanlardır. ve fakat söz konusu bir deliyse, bu cesarete sahip olması dahi tedirginliğe sebep olabilir.
velhasılı en yakın zamanda dünyada bir ilki gerçekleştirip de "deliler birliği" kuracağım fırsatını bulup da. bir kaç sözlük yazarı da bu noktada birliğime "özel" olarak davet edilebilir. aklımda birkaç isim var ama nicklerini söyleyip de rencide etmek istemiyorum.
son söz: delilik gibi "kuraldışı" olmanın dahi "doktor raporu" ile kurallandırıldığı bir dünya düzeninde deli olmamak işten değil. varın gerisini siz anlayın...
Bu azınlık olarak onları zaten hiçe saymıyoruz, onlar içimizde ve içimizde olmaya devam ediyorlar. Etrafımızdalar çok iyi bir çocuk da olursanız onları görebilirsiniz. Yeter ki bakın. *
Hatta (bkz: deliye hergün bayram)
her insanın kısmi olarak dahil olduğu grup, takım, topluluk,... neyse işte o.
ve baktığımızda dört dörtlük bir insanın, her şeyiyle "süper" bir insanın, cinnet geçirme ihtimali asabiyetini saklamayana, biraz daha "kusurlu" olana oranla daha yüksektir. istatistik bilgileri, adli araştırmalar da bu sonuca getirir bizi. adam, derdini dile getirmediği için mutlak surette bir yerde "sapkınlık" olarak ortaya çıkıyor "bastırdığı" ne varsa... işte bu noktada "aaa, hiç beklemezdik bu adamdan" veya "ömründe adam öldürmek bir yana karınca bile incitmemiştir" kalıbı daha tanıdık gelir. ama genel itibariyle ömründe sadece birkaç karınca incitmiş(söz gelimi) olan ama kendisini bununla sınırlamayı başarmış olan insanda böyle şiddetli bir patlamaya rastlama şansımız daha azdır.
yani "herkesin dahil olduğu grup" dersek pek de yanlış olmaz. ve fakat "tüm hareketlerinde "çok tutarlı" olan hemen her insan ruhsal anlamda ciddi bir sakatlığı, bünyesinde barındırıyordur." öncülünün gölgesinde olmalı bu tespitimiz. kırıcı olmak gerek akıllı olmak için... karşınızdakinin "görmek istedikleri" yerine gördüklerinizi, "duymak istedikleri" yerine anlattıklarınızı yerleştirmeniz gerekli. aksi hâlde bir kurmaca olur yaşadığınız ne varsa.
deli ile derin düşünceli insanları karıştıranların yaptıkları kategori hatasıdır özünde.
deli: bilincinin farkında olmayan bir maldan ibarettir.*
deli diye tanımlanan akıl üstadı insan: ortalamanın altında zekaya sahip insanlar tarafından anlaşılmayan, anlaşılmadığı için de bok atılan insandır.
deliliği üstün bir şey olarak tanımlayan insan: aynı zamanda "ayy been çok dengesizimdir böyle ahahah" diyerek kendini yücelttiğini sanan ergen zihniyetli malın ta kendisidir.
azınlık olan ise birey olarak herkestir.
olay gerçektir. elazığ'da geçer. 1960"lı yıllar! elazığ akıl hastahanesinden personelin bir ihmali sonucu bütün deliler kaçar, elazığın cadde ve sokaklarına dağılırlar. toplam 423 deli kaçmıştır. mülki makamlar panikler, başhekime koşup "doktor bey ne yapalım" diye sorarlar. o zamanın ünlü doktoru mutemet bey hastahanenin başhekimdir. mutemet bey : "bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin" der. doktor önde birkaç personeli arkasında karatrencilik oynayarak bütün elazığı "çuf çuf" nidalarıyla dolaşırlar.başhekimin tahmini tutmuştur, bütün deliler bu kuyruğa girer vagon olurlar. lokomotif, yani başhekim mutemet bey yönünü hastahane'ye çevirince tüm kaçan deliler hastahaneye geri dönmüş olurlar. sorun çözüldüğü için mülki makamlar ve doktorlar, trencilik oynayıp hastahaneye döndükleri için de deliler hallerinden çok memnundur. ancak esas sorun akşam yoklama yapıldığı zaman ortaya çıkar; hastaneye trencilik oynayarak gelenlerin sayısı 612 kişidir.