Senaryosunun özgün ve kaliteli olması en önemli unsur olmakla birlikte müziklerin, karakterlerin yaşantısını yansıtır nitelikte olması, kurgunun önceden planlanmış olması, çekimlerin özenli olması, oyuncuların karakterlere uygun şekilde seçilmesi ve reyting kaygısı güdülmemesi (gerçi Türk dizi sektöründe bunun nasıl olacağı tam bir muamma) şeklinde sıralanabilir.
çok fazla unsur bulunmaktadır, bunlardan bazıları ise şunlardır; senaryo, oyuncu kalitesi ve kadro genişliği, kurgu, yönetmen, sanat yönetmeni, görüntü yönetmeni.
Film / dizi izleyici gözünde süreçten geçmeli.
1. izleyicinin %80-90 lık bi kısmını 3-5 bölüm ilerledikten sonra elemeli. Yani diziyi izleyen ufak bi kesim olmalı ki rat uğruna dizinin anasını bellemesinler.
2. Oyuncular ne kadar iyi / kötü oynarsa oynasın iş yönetmende bitiyor. diziyi izledikten sonra insanlarda beyin bıncıklaması görülmeli ki insanlar dizinin iyi / kötü yanları hakkında ilk etapta yorum yapamasınlar. Önce bi ölçüp tartsınlar kendi beyinlerinde.. Sonra çıkmaza girip kendi aralarında tartışsınlar.
3. Müziklerin 300.000.000 izleme yapmış olanlarının içinden değil, 300.000 (ortalama) satmış albümlerin içinden seçilmesi gerekiyor.
benim icin gorsellik ve hikaye orgusu. ikisinden biri olmayabilir ama ikisi de olmadi mi ben izlemem o diziyi. ha turk dizileri falan filan diyen olmus o dizileri kaale bile almiyorum. bahsetmeye gerek yok. prim yapicak baska alan bulun.
senaryosunun ve karakterlerindeki gerçekçiliğin maksimum seviyede olmasıdır. şöyle ki; dizi yahut film olması fark etmez. bazısı vardır, hareketli, baştan sona aksiyon, mekanlar on numara vs.vs. böyle yapımlar anlık olarak hoş vakit geçirmenizi sağlar. ancak izleyip bittikten sonra düşünürsünüz, aklımda ne kaldı diye hiç elle tutulur bir şey kalmamıştır. bizdeki ulusal kanalların mütemadiyen yayınladıkları filmler gibi misal.
ancaaak bazı yapımlar da vardır ki, süregelen olay neredeyse yok gibidir, bazen bir mahkemenin jüri odasında geçer * 2 küsür saat boyunca başka hiç bir mekana ya da olaya yer vermeden izlettirir kendini, ya da bazen ayağı alçıda bir adamın 1 hafta ayağa kalkamayacak oluşundan sebep camın önünde oturup etrafı izlemesidir*. tüm bunlara rağmen, pek çok şey öğrenirsiniz bu filmlerden. bazı repliklerini kenara not edersiniz, açar bir kere daha izlersiniz. yani özetle, senaryo önemli senaryo.
sağlam senaryo, doğru oyuncular ve en önemlisi samimiyet.
hiçbir türk vatandaşı normal hayatta "neden böyle davrandığını anlayamıyorum; eğer bir sorunun varsa bunu konuşarak halledebiliriz, anlat ki çözüm bulmakta yol alabilesin.", şeklinde bir cümle kurmaz. bizim dizilerde sanki senaryoyu yabancı kaynaklardan bulmuşlar da dümdüz türkçe'ye çevirmişler gibi hiç de doğal olmayan cümleler yer alıyor.
o yukarıdaki cümle olsa olsa şöyle olur: "napıyon anlamıyom ki? varsa bi derdin anlat da bir şey yapalım, bi çözüm bulalım."
sen ben konuşurken bu şekil konuşuyoruz. bu doğallığı yakalayanlar diziye seviye atlatırlar.
dizinin zeka barındırması. house md. izlerken bildiğin kafa yoruyordum. lost izlerken paralel evren falan okuyup araştırmıştım. hani diyeceğim izleyiciyi de zorlayan diziler güzel oluyor.
oyuncuların ünlülük derecesinin bi önemi yoktur,önemli olan oyuncunun yetenekli olması.diğer yandan senaryonun başlangıçta bağlayıcı ve dağınık olmayan kendi kitlesini oluşturduktan sonra da olayı roman tarzında dallandıra budaklandıra işlenmesi..yabancı dizilerin bir çoğu böyle.zaten bir izleyiciyi bağlayıcı şeyler bölüm finallerinin iyi ayarlanması ve senaryonun çok dağılmadan o finallerle çalışmasıdır.
Her bölümü, her bir sekansı bir merdivenin basamakları sayarsanız, her bölüm, her sekans, sizi bir yere götürmeli. Ya aşağıya inmelisiniz, ya yukarıya çıkmalısınız. Merdivenin basamağında günlerce, bölümlerce durmamalısınız.