efsane replikler barındıran çok sevdiğim bir diziydi. bir sahnesinde; fadıl, bir şey açıklamak isterken, mükremin; ulan fadıl, sen böyle sürekli kemküm edeceksen o türkçeyi niye öğrendin, konuşsana la der. swf. bu ve buna benzer. çok orjinal espriler vardı.
mükremin: ya seni seviyorum da seni sevmeyi eskisi kadar sevemiyorum. hani eskiden seni sevmenin birbirimizi sevmenin yeşil, gevrek bir tadı vardı. seni güldürmenin lezzeti damağıma yerleşir orada mutlu mesut yaşardı. yani bir şey olduğu vakit ilk bunu koşayım gideyim asuman'a söyleyeyim tarzında bir haberci telaşı olurdu
asuman: şimdi ne oldu peki?
mükremin: bilmiyorum asuman bilmiyorum, kalbim bir kuyunun dibindeki suyun içinde nefes almaya çalışan bir gariban; yukarı tırmanmaya çalışıyor ama ne yapsın kuyunun duvarları düz, kuyunun duvarları ıslak…
Merak etme mükremin Çıtır'ı da unuttuğundan daha az hatırlarsın (...)
Hani insanın canı bazen hiç hesapta yokken içli köfte ister ya, öyle bir şey işte..
O gün de köfte yemeyiver be asuman.
"ne kadar ilginç bir hayatımız var değil mi anne? lütfiye fıdıllığulları, doğdu, ömrünü pencere önünde sokağı izleyip, annesine laf yetiştirerek geçirdi. evli ve bir çocuk annesi lütfiye fıdıllıoğulları'nın adı hiç bir ansiklopedide geçmemektedir."
türk televizyonlarında gösterilmiş en muhteşem şeylerden biridir açık ve net.