bir delinin not defteri

    20.
  1. neyse başını pişirdim, hadi görüşürüz lan sözlük.

    bir olay üçe ayrılır: gülüş, girişme, seviş
    sonra bacaklar ikiye ayrılır: oov yes oohşş

    ve hüzün, zaman zaman deli dumrullarla gelir, güllü'nün kafasına vurur.
    bunu en güzel ahmet özhan söyler ama herkese söylemez, benden söylemesi.

    bir keresinde buzdolabına kerkinmiştim, o günden beri çok soğuk bir adamım fakat adam olduğum konusunda iddialı değilim, zaten iddia sevmem, iddaa oynamıştım ama tutmamıştı, 3-1 berabere bitmişti maç, yani üst biten bir maç beni alt etmişti ve hala bir anlam veremem buzdolabının bana olan soğuk tavrına.

    şişe var masada, çıtlayıp duruyor, aslına bakarsan çıtlamasa da duruyor, zaten masada duruyor, şişe de duruyor masa da duruyor ama evet bunu söylemiştim, mesele şu ki, beni korkutuyor.
    korktuğumu biliyor mu bilmiyorum ama bilmese çıtlayıp durmazdı ibne, üstelik 1 litrelik ama o kendini 1.5 sanıyor, deve aynası dedikleri bu olsa gerek.

    tekne orucu tutardım küçükken, şimdi kayıkla idare ediyoruz, elin oğlu gemiye gemicik diyor, yani herkesin tuttuğu kendine.
    ülke genelinde bir erkan yolaç hayranlığı başladı, herkeş evet-hayır oynuyor ama bu zıplayışların altında başka bir sebep var, birileri bizi hoplatıyor.

    eskiden ali desidero vardı, şimdi ise ne kahve ne meraklı bir kalabalık... ananın ananın ananı nınıııın nidalarıyla dolaşanların da konuyla uzaktan yakından bir eltisi yok.

    elti dedin de aklıma değdi, bir peçenekli süleyman vardı, nooldu la ona?

    selam lan sözlük.
    41 ...
  2. 1.
  3. bir delinin önemli şeylerini, hissettiklerini kayıt altına aldığı defterdir. kusura bakma defter tanım yapmak gerekti format gereği.

    başlıyor muyuz ne dersin? geç kaldık fazlasıyla...

    günaydın, günaydın, günaydın...
    buralardan çok uzaklara gider mi sesim?

    başlıyorum bak ona göre.

    ilk görüşte aşk değildi bu belki, ilk sesini duyunca çakmıştı kıvılcım. meraktı öldüren, meraktı ayaklarına kadar getiren, meraktı bekleten, aratan, arayan gözlerde.

    şimdi sen uzaktasın ya, elim alışmış telefona gitmeye, gözüm alışmış seni görmeye, kulağım da nasıl alışmış sesine.
    uykudan uyandırılmalar, uyutulmalar; telefonda uyuyakalmalar... biliyorum çok salağız, ne çok ortak yönümüz var sana göre. salaklığını özledim. salak saçma muhabbetleri özledim. salak saçma muhabbetlere salak saçma kikirdemelerimi özledim.

    özledim işte...

    01.08.2010
    bursa
    21 ...
  4. 153.
  5. dünya dar;
    döndükçe omuzlarım aşınıyor da üzerindeki yüklere zeval gelmiyor

    dünya dar;
    içimde kaynayan isyan , lavdan dillerim aklımı eritiyor.

    dünya dar;
    ellerimle çıkmaya çaliştıkça -bir ceninin anne karnından çıkmak istemesi gibi- dış kabuklarına asılıyor kırılan tırnaklarım.

    dünya dar;
    soğugu yırtıyor ya bir anne sesi,
    sessizlikten üşüyebiliyor da insan.

    dünya dar;
    yabadan ellerimi kurudu hayallerimi güneş gören yere taşıyamadan.

    dünya dar;
    minicik bir bedenin temaşasında akıcı bir yalnızlığa eşlik ediyor yüklemsiz bekleyişim.

    delirmek için epey istekli bir gündeyim.
    8 ...
  6. 150.
  7. ya allah askina burda deli taklidi yapmayin salak salak. sinirleniyom. ins cidden delirirsiniz.
    9 ...
  8. 18.
  9. hay böyle aşkın ızdırabına...

    mimarlık sana aşığım biliyorsun tatlım. ama ben de ara sıra kaçmak istiyorum senden. bırak yakamı be kadın diye çıldıran erkekler gibi bugün çıldırdım senin yüzünden. telefonlarımı kapayasım, msnde seni engelleyesim geldi. defol git diyesim geldi. ama diyemedim.

    aşkım benim, tek sevgilim... her gece laptopla sevişiyorum senin yüzünden. mousemla çizgilerini okşuyorum. sonra elimde kalem, kucağımda kağıtlar... bırakamıyorum, aklımdan çıkaramıyorum seni. başkaları eline kalem alıp sana dokununca deliye dönüyorum, kıskanıyorum seni.

    ah balım... güzel kuşum... sen var ya hem bazen bana yaka silktiriyorsun, bazen sevincimden, gururumdan göğsümü kabartıyor, bazen de havalara sokup, totomu kaldıyorsun. ah yavrum, var ya canım kurban sana!

    sonra mimarlık, sabaha kadar gözüme uyku girmiyor bazen senin yüzünden. bazen de saatlerce uyuma sebebimsin. aşkından viraneye döndüm. o kadar dengesiz bir ruh haline sokuyorsun ki beni, kopamıyorum senden. vazgeçemiyorum bir türlü...

    aşkın dört s teoremine göre bütün hislerimiz karşılıklı. birbirimizi hem seviyoruz, hem beceriyoruz sevgilim. hem bedenimizi hem beynimizi...

    ah aşkım, ah tatlı meleğim... sen ve ben hayatımızın sonuna kadar hep beraber olacağız. sonsuza kadar...

    seni seviyorum.

    not: daha delirmedim lan!

    hadi, öptüm!

    12.08.2010
    izmir
    12 ...
  10. 135.
  11. mesela ben bir reklam olsam kot pantolon reklamı olmak isterim muhterem. hani illa bi reklam olacaksam yani. geçende düşündüm. ona karar verdim. insanlar beni izlesin hem bi bok anlamasın hem de çok beğensin. bi saygınlığım olsun reklam piyasasında.

    bir ağaç olacaksam da öyle tarlanın ortasında tek kalan ağaçlardan olmak da istemem. yok bana ihtiyaç duyacaklarmış da yok gölgemde iki domatesi bir ekmeğe katıp yiyeceklermiş de.. yok sonra onların kırıntılarına gelen serçeler bana yaren olacakmış... peh. üşürüm olm ben. boş tarla rüzgarlı olur. hem gece karanlık olur korkarım.

    gece karanlık olur di mi?

    bir roman yazarsam ismini "bahçe makası" koyucam. konusu her ne olursa olsun uyar bence. düşünsene.. bahçe.. makas. doğadan teknolojiye, yeşilden metalik griye, sakinlikten şiddete uzanan geniş bir skala. süper.

    geçende..geçmişimde.. yolda oturuyorum. bildiğin yolda.. ortasında oturuyorum. yeşilin yanmasını bekliyorum. yeşil yanıyor sonra kırmızının yanmasını bekliyorum. kırmızı yanıyor sonra yeşilin yanmasını bekliyorum.. bekliyorum..

    neyse yanıma bir fok balığı geldi. kafasını sağa yatırıp bana ağlayan gözlerle baktı. "git geber" diye bağırdım. korktu. yalpalaya yalpalaya gitti. bu sefer vicdan azabı çektim. gidip gebermesin diye akşama kadar takip ettim hayvanı. neyse allah tan bir dondurmacıya girdi de rahatladım. vanilyalı dondurma yiyen bir fok balığı zaten ölmez diye düşündüm.

    ve eğer fok balığı gibi bir yaratık hayvansa; penguen denilen şerefsiz hayvan oğlu hayvandır. bunu da burdan belirtmek istiyorum. aile bireyleriyle çiftleşilir mi lan? rezalet.

    ve buna bağlı olarak "henüz üç yaşında bir kardeşim var. seni ondan bile kıskanıyorum" diyen hakkı bulut ta da penguensel eğilimler var diye düşünüyorum. ensestsel değil, hayır. penguensel.

    ama yine de ben bir türkücü olsam hakkı bulut olmak isterdim. ailemi de doğumumdan 30 küsür yıl sonra bir çocuk daha yapmamaları konusunda uyarırdım.

    test çözerken yanlış yaptığı zaman; "aga soru hatalı" diyen ergenin öz güveniyle; patronunun odasına dalan davetsiz konuğu engelleyemediği zaman: "kusura bakmayın muhakemer bey, ben engel olmaya çalıştım ama" diyen sekreterin çaresizliğini aynı kotada eritmek istiyorum. bünyemin kotasında. pota değil olm. kotada eriticem ben.

    demin pembe etekli bir kadın yanıma gelip delilikle dahilik arasındaki ince çizgiden bahsedecek oldu. "git geber" diye bağırdım. takip etmek istemiyorum. ölür mü ki?

    bir saniye verin nefes almam için. tamam.
    siz çekilin abi, biz eziliriz. kalabalığa gerek yok. herkes bildiği işi yapsın.
    7 ...
  12. 22.
  13. lalempe lulempe kundurabiç, kırk üç, kırk dört, kırk beş, kırk bir, elli yedi, ehehehehe.

    portakalı soydum, başucuma koydım, alayına kaydım, kandırdım bındırdım kambur eşşeğe kerkindim, ihihih.
    6 ...
  14. 4.
  15. sinyal sesinden sonra mesajınızı bırakabilirsiniz. aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor; çünkü şu anda absinthli dondurmasını yalamakla meşgul... öhöm öhöm... dondurması çıkmış, söylemek için aradımdı ulaşamadım zat-ı aline. demek ki absinth içsem seni öyle hayal edeceğim; sapık değilim yanlış anlama. yaz gününde insanın aklına dondurma gelmesi gayet normal bence. hadi hadi dediğini hayal ediyorum şu anda da. inanmayan baksın, yalanım varsa halüsinasyon göreyim. gerçi bu sıcaklarda görebilme ihtimali de yüksek olsa gerek.

    http://galeri.uludagsozluk.com/g/bir-delinin-not-defteri/

    ciddi olmalı mıyım cıvık cıvık muhabbetimizde ara sıra kestiremiyorum. sen yoksun ya, olabilir bence ciddi. yamulmayalım tatlım...

    hayat garip üç gündür. telefon her cırladığında zıplıyorum nedense... nedense... nedense... bir heyecan, bir kalp çarpıntısı... hop diyorum, hop diyince aklıma geldin bak! n' oluyor diyorum, kendine gel yavrum diyorum. kendimi tokatlayacağım o biçim anlayacağın.

    hayat garip üç gündür. mırıldamalarım, kedi gibi gerinmelerim çekip gitti. gel pisi pisi diye yollara düşmeni umuyorum geldiğinde. düşersin demi len? düş lütfen... bak valla shrek' teki çizmeli kedi gibi bakarım, peşini bırakmam. vicdan azabından kendini, benim seni atamadığım köprüden atarsın. boşuna ağlayıp, beynimin akmasını istemem heykele doğru.

    hayat garip üç gündür. iyi ki otobüs var, işe gidebiliyoruz. kentkart var, bakiyemiz yeterli. iyi ki iş var kafamız meşgul. kafamdaki baloncukları doldurmak için dönmeni bekliyorum. bana hikaye dolu gel yavrum... oraları anlat, iki güzel fotoğraf gönder, he bir de aziz vitus' u unutma...

    hadi, öptüm...

    not: daha absinth içeceğiz: şerefe...

    02.08.2010
    izmir
    5 ...
  16. 39.
  17. bir hafta olmuş. canım benim küsmedin demi? lan insan bir yıkanır bu ne toz? şaka şaka kızma hemen.
    ya valla ben buralarda değildim, buralarda olduğumda da vakit yazma zamanı değildi. ya tamam bana acımayacaksan bir şey söyleyeceğim, kötüydüm çok, migrenim hortladı ondan yazamadım. hadi öpeyim barışalım.

    ince işler karman çorman. terkedip gittiğinden beri göt üstü oturuyorum. itiraf ediyorum, arıyorum başka gözlerde, ellerde ama nafile. bulamayacağını anladığı günden beri bir hoş içim.

    -üzülüyor muyum?
    +birazcık...
    -neden peki?
    +aşk kalmamış çünkü, ortalık et pazarına dönmüş.
    -nasıl anlamadım?
    +aşk yok işte, adamların işi gücü seks olmuş.
    -ee peki?
    +yok işte kimse, olmayacak da galiba. bünyeme ters bu işler.
    -bu zamanda öylesinin kaldığını düşünüyor muyum peki?
    +vardır elbet bir yerde. bulana kadar çapkınlığa devam.
    -ben de az değilim be! yürüüü kim tutar!
    +laaan defol!

    işte böyle... neyse o da ayrı bir karaktersizdi aklıma gelince üzülmüyorum, iyi ki de bitmiş diyorum. hayatta alışkanlıkları bırakmak zor. eşyalar, terlikler, dolaptaki pijama ve yedek çamaşırlar, fotoğraflar... her birini attıkça hafifler gibiyim. her birini attıkça içimden de bir şeyler atıyor gibiyim. parçamı bırakıyor gibi, acıtmadan yavaş yavaş... gerçi neden acısın onu da bilemedim de, sızlıyor arasıra meret.

    daha fazla arabeske bağlamadan bitirmek en iyisi.

    -başım ağrıyor yine...
    +neden?
    -neden olacak? soru mu lan bu!
    +neden?
    -it gibi çalışmaktan!
    +neden?
    -ananın ..........!

    not1: her gün, bir öncekinden daha çok çalışıyorum.
    not2: bir aydır annemi görmedim, özledim.
    not3: tut ki karnım acıktı, zaten kedim de küstü. artık kucağıma gelmiyor!

    hadi,öptüm!

    21.08.2010
    izmir
    6 ...
  18. 21.
  19. neyse, görüşürüz sözlük.

    her delinin bir not defteri olur, benimki 60 yapraklı harita metod, kafası hariç 26 yıl.

    selam sözlük.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük