behzat ç'den sonra erdal beşikçi oğlu'nun ününe ün katmasıyla yer bulamamıza neden olan tek kişilik oyun. internetten bilet bulunamadığı gibi gişelerden de bilet bulunamıyor. biletler çıktığı an da gişeler önünde uzun kuyruklar oluşuyordu. Son aldığım habere göre artık yer bulunabiliyormuş fakat oyun özel tiyatroda sergileniyormuş ve biletler de çok pahalıymış.
gogol'un şaheseri. geçenlerde erdal beşikçioğlu'nun oynadığı versiyonu ankara tatbikat sahnesinde izledim ve bir oyun ancak bu kadar iyi yönetilebilir dedim! metindeki dekor, cümleler epey bir değiştirilmiş, normalde taraftarı olmamama rağmen hayranlıkla izledim. bir buçuk saatlik oyunda nefes almadık gibi geldi. kesinlikle izlenmeli..
not: çıktığı an bileti aldığım için en öndeydim. en önden izleyecek olmanın haklı gururunu yaşıyordum, ancak vinç üzerinde oynandığı için yukarı bakmaktan boynum tutuldu. paramızla rezil oluyoruz kardeşim! *
iş Bankası yayınlarına ait eserin içinde üç öykü bulunmakta. Burun ve bir delinin hatıra defterinde, makam tutkusu olan memurları alaycı şekilde okuyucuya aktarmakta.
Kapali gise oynayan ankara devlet tiyatrosu oyunu. Behzat ç oncesinde bu kadar populer miydi bilmiyorum ama erdal besikcioglu'nun tek kisilik oyunu olmasi nedeniyle kapali gisedir. Cok cok iyi bir oyun degildir, birkac sezonda iyiler arasinda yer almaktadir ama oyundan cikarken ufak da olsa hayal kirikligi yaratir. Erdal besikcioglu'nun oyunculuguna kesinlikle laf etmem ancak biletlerinin satisa ciktigi 5 dk icinde bitmesini gerektirecek kadar da iyi bir oyun degildir.
ankara da olup da hala izlemediğime pişman olduğum oyun. bilet bulmak imkansıza yakın, günlerini takip edip sabah 6 da gelmek lazım. karaborsada satan pezevenklerden almayın ki beslenemesinler, yoksa sikilip durursunuz her defasında 10 liralık bilete 30 tl yi.
ankara'ya gitmeye tövbe etmiş biri olarak gidersem behzat reyizi izlemeye giderim, tabi bilet bulabilirsem. tabi başka bi neden var çok önce kararı verilmiş, kıps...
(bkz: gogol)
klasiklerden okunası nadir kitaplardan ayrıca.
bugün akün sahnesinde izlediğim ve erdal beşikçioğlu' na tekrar hayran olduğum eser.
erdal bey "anne, anne" diye bağırdıkça gözyaşlarıma hakim olamadım ve defalarca alkışladım.
neden burnumuzun ucunu göremediğimizin de cevabını alıyoruz bu oyunda.
emeğine sağlık erdal beşikçioğlu.
şu sıralar akün sahnesinde oynamaya devam eden ve hiç beklemediğim bir anda ellerimde bileti beliriveren erdal beşikçioğlu'nun vincin üstünde ustaca betimlediği oyun.
şaşkınlık, gülmece, üzüntü hepsi bir arada. ayrıca içinden çıkılamayan ses cümbüşüne yine içinden çıkılamayan hareketlerle eşlik eden bir üstad. erdal abimiz yer yer ordan oraya atlayarak, zıplayarak seyircinin yüreğini ağzına getirmiştir.
oyunun bittikten sonra, sahneden ayrılırken tekrar izlemek isteyeceğiniz, ulan bir bilet daha bulabilir miyim acaba çıkmazına girmeniz muhtemel görünüyor.
--spoiler--
şey, haberiniz var mı, cezayir beyinin burnunun altında kocaman bir ben varmış!
--spoiler--
ilk hikayesini okuduğum ve etkilendiğim bir yapıt. bir insanın nasıl delirdiği, delirebileceğini etkili bir biçimde aktarmış. toplumdaki eşitsizlikleri ve kadınlarla ilgili tespitlerin bulunduğu güzel bir eser.
--spoiler--
Ah ne hain yaratıklar şu kadınlar! Kadının gerçek yüzünü ve kalbini bağladığını bağladığını ancak şimdi keşfedebiliyorum. Kadın şeytana aşıktır ve kalbini şeytana satmıştır!.. Bunu ilk keşfeden benim galiba! Evet, şaka etmiyorum: Biyologların, fizikçilerin kadın hakkında yazdıklarının hepsi saçma; o sadece şeytanı sever. Peter Locası'nda oturup dürbününü ayarlayan şu fettan dişinin, göğsü nişanlarla dolu şişko generale mi baktığını sanıyorsunuz? Siz öyle sanmaya devam edin bakalım... Hayır o, generalin arksında durup sırıtan şeytana bakıyor!.. iblis, birazdan şişkonun frakının içine girecek, kadına parmağıyla işaretler yapacak ve onu avlayacak...
--spoiler--